Güneşli bir yaz sabahıydı. Küçük Ali, yatağından neşeyle kalktı. Pencereden dışarı baktığında, kuşların cıvıldadığını ve çiçeklerin açtığını gördü. "Ne kadar güzel bir gün!" diye düşündü Ali. Annesinin mutfaktan gelen sesini duydu ve hemen aşağı indi.
Annesi, Ali'yi gülümseyerek karşıladı. "Günaydın canım. Kahvaltı hazır. Ama önce abdest alalım ve sabah namazımızı kılalım," dedi. Ali biraz şaşırmıştı. "Anne, neden her gün namaz kılıyoruz?" diye sordu merakla.
Annesi, Ali'nin yanına oturdu ve ona sarıldı. "Bak canım," dedi, "namaz, bizim Allah'la konuşma şeklimiz. O'na olan sevgimizi ve şükranımızı göstermenin en güzel yolu. Tıpkı senin bana 'seni seviyorum' demen gibi, biz de Allah'a namazla sevgimizi gösteriyoruz."
Ali düşünceli bir şekilde başını salladı. "Peki ama neden günde beş kez?" diye sordu. Annesi gülümsedi. "Bu, Allah'ın bize olan sevgisinin bir işareti. Bizi günde beş kez kendisiyle konuşmaya davet ediyor. Düşünsene, dünyanın en önemli kişisi seni günde beş kez görüşmeye çağırsa nasıl hissederdin?"
Ali'nin gözleri parladı. "Vay canına! Bu gerçekten çok özel!" dedi heyecanla. Annesi devam etti: "Ayrıca namaz, bize disiplin ve düzen öğretir. Günümüzü planlamamıza yardımcı olur ve bizi kötülüklerden uzak tutar."
Ali ve annesi abdest aldılar ve birlikte namaz kıldılar. Namazdan sonra Ali çok huzurlu hissetti. "Anne, sanki içim ışık dolmuş gibi," dedi gülümseyerek.
Kahvaltıdan sonra Ali, arkadaşı Ayşe'yle oynamak için dışarı çıktı. Ayşe'yi biraz üzgün buldu. "Ne oldu Ayşe?" diye sordu. Ayşe iç çekti. "Annem hasta, ona bir şey olacak diye korkuyorum," dedi.
Ali, Ayşe'ye sarıldı. "Üzülme," dedi, "Allah her şeyi duyar ve görür. Annem diyor ki, dua etmek çok önemli. İstersen birlikte dua edelim?" Ayşe başını salladı ve iki arkadaş birlikte ellerini açıp Ayşe'nin annesinin iyileşmesi için dua ettiler.
O sırada mahallenin yaşlı amcası Mehmet Dede yanlarına geldi. Çocukların dua ettiğini görünce gülümsedi. "Maşallah çocuklar, ne güzel dua ediyorsunuz," dedi. Ali ve Ayşe ona döndüler. "Mehmet Dede, bize İslam hakkında bir şeyler anlatır mısın?" diye sordu Ali.
Mehmet Dede bir banka oturdu ve çocukları yanına çağırdı. "İslam, barış ve sevgi dinidir çocuklar," diye başladı. "Bize birbirimizi sevmeyi, yardımlaşmayı ve doğru olmayı öğretir. Tıpkı bir ağacın dalları gibi, hepimiz aynı köke bağlıyız ve birbirimize destek olmalıyız."
Ayşe merakla sordu: "Peki Mehmet Dede, İslam'ın en önemli öğretileri nelerdir?" Mehmet Dede düşündü ve "Bakın çocuklar," dedi, "İslam'ın beş temel direği vardır. Bunlar kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hacca gitmektir."
Ali heyecanla atıldı: "Namaz kılmayı biliyoruz! Annemle her gün kılıyoruz." Mehmet Dede gülümsedi. "Aferin size! Namaz çok önemlidir. Bizi Allah'a yaklaştırır ve ruhumuzu temizler."
Ayşe biraz düşünceli görünüyordu. "Ama bazen namaz kılmak zor geliyor," dedi. Mehmet Dede anlayışla başını salladı. "Bazen zor gelebilir, ama unutmayın ki namaz bizim için bir hediyedir. Her namaz, sanki Allah'la özel bir buluşma gibidir. Ayrıca, namaz kıldıkça içimizdeki güzellikler de artar. Daha sabırlı, daha nazik ve daha yardımsever oluruz."
Ali merakla sordu: "Peki ya diğer dört direk?" Mehmet Dede anlatmaya devam etti: "Kelime i şehadet, Allah'ın birliğine ve Muhammed'in (s.a.v.) O'nun elçisi olduğuna inanmaktır. Oruç tutmak, Ramazan ayında gün boyunca yemek yemeyip içmemektir. Bu bize sabır öğretir ve fakirlerin halinden anlamımızı sağlar. Zekât vermek, malımızın bir kısmını ihtiyacı olanlara vermektir. Bu da paylaşmayı ve cömertliği öğretir. Son olarak, hacca gitmek ise Mekke'ye gidip Allah'ın evini ziyaret etmektir."
Çocuklar büyülenmiş gibi dinliyorlardı. Ayşe, "Ne kadar güzel!" dedi. "İslam gerçekten harika bir din." Ali de başını sallayarak onayladı.
Mehmet Dede devam etti: "İslam sadece ibadetlerden ibaret değildir çocuklar. Aynı zamanda güzel ahlak sahibi olmayı, doğru sözlü ve dürüst olmayı, anne babaya saygılı davranmayı, hayvanlara ve doğaya iyi davranmayı da öğretir bize."
Ali heyecanla, "Tıpkı geçen gün sokakta bulduğumuz yaralı kediyi eve getirip bakması için anneme vermem gibi mi?" diye sordu. Mehmet Dede gülümsedi. "Evet, tam da öyle Ali. İşte bu İslam'ın bize öğrettiği merhamettir."
Ayşe de atıldı: "Ben de geçen gün markette kasiyerin bana fazla para üstü verdiğini fark edip geri vermiştim. Bu da dürüstlük oluyor değil mi?" Mehmet Dede başını sallayarak onayladı. "Aferin Ayşe, çok doğru bir davranış."
Güneş yavaş yavaş batmaya başlamıştı. Mehmet Dede, "Bakın çocuklar," dedi, "gün batıyor. Bu, akşam namazının vakti geldiğini gösterir. Namaz vakitleri, günümüzü düzenlememize de yardımcı olur. Her namaz vakti, günün farklı bir bölümünü işaret eder."
Ali ve Ayşe gökyüzüne baktılar. Güneşin batışıyla oluşan renklerin güzelliği karşısında büyülenmişlerdi. "Ne kadar güzel!" dedi Ayşe. Mehmet Dede gülümsedi. "İşte bu güzellik, Allah'ın yarattıklarının bir parçası. İslam bize, etrafımızdaki güzellikleri fark etmeyi ve bunlar için şükretmeyi öğretir."
Tam o sırada ezan sesi duyuldu. Mehmet Dede, "İşte, bu ses bizi namaza çağırıyor," dedi. "Namaz, günlük koşuşturmaca içinde durup Allah'ı hatırlamamızı ve O'na şükretmemizi sağlar. Adeta ruhumuzu yeniler."
Ali ve Ayşe dikkatle ezanı dinlediler. "Ne kadar huzur verici bir ses," dedi Ayşe. Ali de başını sallayarak onayladı. Mehmet Dede, "Evet çocuklar," dedi, "ezan sesi Müslümanlar için çok özeldir. Bizi bir araya getirir ve Allah'ın huzurunda eşit olduğumuzu hatırlatır."
Çocuklar evlerine dönme vakitlerinin geldiğini anladılar. Mehmet Dede'ye teşekkür edip vedalaştılar. Eve dönerken Ali, Ayşe'ye döndü ve "Bugün çok güzel şeyler öğrendik, değil mi?" dedi. Ayşe gülümseyerek başını salladı. "Evet, İslam'ın ne kadar güzel bir din olduğunu daha iyi anladım. Bundan sonra namazlarımı daha çok severek kılacağım."
Eve vardıklarında, Ali'nin annesi kapıda onları karşıladı. "Nasıl geçti gününüz çocuklar?" diye sordu. Ali heyecanla anlatmaya başladı: "Anne, bugün Mehmet Dede bize İslam'ın güzelliklerini ve namazın önemini anlattı. Ne kadar harika bir dinimiz var!"
Annesi gülümsedi ve "Evet canım, İslam gerçekten çok güzel bir din. Peki, akşam namazını birlikte kılmak ister misiniz?" diye sordu. Çocuklar heyecanla kabul ettiler.
O akşam Ali, namazını her zamankinden daha büyük bir zevk ve huşu içinde kıldı. Namazdan sonra, "Anne," dedi, "sanki kalbim nurla dolmuş gibi hissediyorum." Annesi oğluna sarıldı ve "İşte bu, İslam'ın ve namazın kalbimize verdiği huzurdur," dedi.
O günden sonra Ali ve Ayşe, İslam'ın güzelliklerini daha çok anlamaya ve yaşamaya başladılar. Namaz kılmayı, dua etmeyi, yardımlaşmayı ve iyi insan olmayı hayatlarının merkezine koydular. Büyüdükçe, öğrendikleri bu güzel değerleri çevrelerindeki insanlarla da paylaştılar ve böylece etraflarına iyilik ve güzellik yaymaya devam ettiler.
Ve böylece, küçük bir merakla başlayan bu güzel gün, Ali ve Ayşe'nin hayatlarını aydınlatan bir ışık oldu. İslam'ın öğretileri ve namazın güzelliği, onların kalplerinde sonsuza dek yaşamaya devam etti.
Arkadaşlarınla Paylaş