Bir varmış, bir yokmuş… Bir zamanlar, büyük bir şehirde Ali adında sevimli bir çocuk yaşarmış. Ali, mahallesine yeni taşınmıştı ve henüz kimseyi tanımıyordu. Yeni bir okula başlayacak olması onu hem heyecanlandırıyor hem de biraz endişelendiriyordu. Çünkü hiç arkadaşı yoktu ve kiminle nasıl tanışacağını bilmiyordu. Ama Ali'nin içinde büyük bir istek vardı: yeni arkadaşlar edinmek ve okula uyum sağlamak.
Bir sabah, Ali ilk defa yeni okuluna gitmek için erkenden hazırlanmıştı. Annesi ona beslenme çantasını verdi ve alnına küçük bir öpücük kondurdu. "Her şey çok güzel olacak Ali, merak etme!" dedi. Ali, biraz gergin olmasına rağmen gülümsedi ve yola çıktı.
Yolda yürürken, karşısına parlak gözleriyle neşeli bir kız çıktı. Kız, Ali'ye gülümseyerek “Merhaba!” dedi. Ali önce şaşırdı, ama hemen karşılık verdi: “Merhaba! Ben Ali, bu mahalleye yeni taşındık. Buradaki okulda başlayacağım ama kimseyi tanımıyorum.”
Kızın adı Ayşe’ydi ve Ali’nin bu durumunu anladı. “Ben de o okulda okuyorum! Benimle arkadaş olabilirsin,” dedi sevinçle. “Hadi, seni okula götüreyim ve sana etrafı göstereyim!”
Ali çok mutlu oldu. Birisiyle tanışmak onun korkularını hafifletmişti. Birlikte yola koyuldular. Ayşe yol boyunca ona okuldaki sınıflardan, arkadaşlarından ve öğretmenlerden bahsetti. Okul binası büyük ve gösterişliydi, ama Ayşe'nin rehberliği sayesinde Ali kendini daha güvende hissetti.
Okulun ilk günü Ali için çok eğlenceli geçti. Ayşe, Ali'yi sınıf arkadaşlarıyla tanıştırdı. Tüm çocuklar Ali'ye kocaman gülümsedi ve "Hoş geldin!" dediler. Bu sıcak karşılamadan çok mutlu olan Ali, kısa sürede rahatladı. O gün boyunca öğretmenleriyle tanıştı, derslerde keyif aldı ve oyun saatinde diğer çocuklarla birlikte oynadı.
Öğle arası geldiğinde Ayşe, Ali'yi yanına aldı ve bahçedeki parka gittiler. Parkta çocuklar koşturup oynuyorlardı, ip atlıyor, salıncaklarda sallanıyorlardı. Ayşe, Ali’yi tüm arkadaşlarına tanıttı. “Bu benim yeni arkadaşım Ali,” dedi. Ali, önce biraz çekingen durdu, ama diğer çocuklar hemen ona kucak açtılar. "Bizimle oynar mısın?" diye sordular. Ali, bu teklif karşısında sevinçle kabul etti ve hep birlikte saklambaç oynamaya başladılar.
Günler geçti, Ali okuluna iyice alıştı. Her gün Ayşe’yle birlikte okula gidiyor, derslerde birlikte çalışıyor ve teneffüslerde yeni oyunlar keşfediyorlardı. Ali’nin hiç sıkılmasına fırsat kalmıyordu çünkü Ayşe her zaman ona yeni bir oyun öneriyordu. Bir gün kütüphanede kitap okuyup hikayeler uydurdular, başka bir gün resim dersinde birlikte resimler çizdiler. Ali, okuldaki her anından büyük bir keyif almaya başlamıştı. Artık yalnız olmadığını biliyordu, çünkü Ayşe onun en iyi arkadaşı olmuştu.
Bir gün Ayşe, Ali’yi evine davet etti. “Bugün benimle akşam yemeği yer misin?” dedi. Ali çok heyecanlandı, çünkü Ayşe'nin ailesiyle tanışmak istiyordu. Annesinden izin aldıktan sonra Ayşe’yle birlikte onun evine gittiler. Ayşe'nin evi sevimli ve sıcaktı. Kapıyı Ayşe'nin annesi açtı. “Hoş geldin Ali, seni tanıdığıma memnun oldum,” dedi. Ali, Ayşe'nin annesi ve babasının ona bu kadar sıcak davranmasına çok sevindi.
Akşam yemeği çok keyifli geçti. Ali, Ayşe'nin ailesiyle sohbet etti, yemeklerini yedi ve onların samimiyetinden çok etkilendi. Ayşe'nin annesi ona tatlılar ikram etti, babası ise ona komik hikayeler anlattı. Ali, kendini adeta kendi evindeymiş gibi rahat hissetti. O akşam, Ayşe ve Ali birlikte oyun oynadılar, güldüler ve eğlendiler. Ayşe’nin ailesi ona öyle iyi davranmıştı ki, Ali onlara minnettar kaldı.
Zamanla, Ali ve Ayşe'nin arkadaşlığı daha da güçlendi. Birlikte ders çalışıyorlar, parka gidiyorlar ve bazen sadece oturup sohbet ediyorlardı. Ayşe her zaman Ali’ye destek oluyordu. Ali’nin zorlandığı derslerde ona yardım ediyordu, Ali de Ayşe’ye her konuda elinden geldiğince yardım etmeye çalışıyordu. Onlar sadece oyun arkadaşı değil, aynı zamanda birbirlerine moral veren iki yakın dost olmuşlardı.
Bir gün, Ali ve Ayşe birlikte okul çıkışında mahallede gezerken, Ayşe bir an durdu ve Ali’ye mutlu bir şekilde baktı. “Ali, seninle tanıştığım için çok mutluyum. Sen benim en iyi arkadaşımsın,” dedi. Ali, bu sözleri duyunca çok sevindi ve gülümseyerek cevap verdi: “İyi ki seni buldum, Ayşe. Sen de benim en iyi arkadaşımsın!” O anda, ikisi de arkadaşlıklarının ne kadar özel olduğunu anladılar.
O günden sonra Ali ve Ayşe, birlikte daha fazla macera yaşamaya başladılar. Birlikte kitap okumaya devam ettiler, yeni oyunlar keşfettiler, her fırsatta birbirlerine yardım ettiler. Onlar sadece arkadaş değildiler, aynı zamanda birbirlerinin en büyük destekçisi olmuşlardı.
Ayşe, Ali’nin zorluklarla başa çıkmasına yardım etti; Ali de Ayşe’ye her konuda destek verdi. Onların arkadaşlığı, sevgi, anlayış ve yardımlaşma üzerine kurulu bir bağdı. Ali artık hiç yalnız hissetmiyordu, çünkü Ayşe ona her zaman güvenebileceği bir arkadaş olduğunu göstermişti.
Aylar geçti, ama Ali ve Ayşe’nin arkadaşlığı hiç değişmedi. Birlikte büyüdüler, birlikte güldüler ve her zaman birbirlerine destek oldular. Onlar, birbirlerinin yanında oldukları sürece hiçbir şeyin zor olmadığını anladılar. Ayşe’nin gülümsemesi, Ali’nin cesaretiyle birleştiğinde her sorun bir şekilde çözülüyordu.
Ve işte böylece, Ali ve Ayşe’nin arkadaşlığı, en güzel dostluk hikayesi olarak mahallelerinde anlatılır hale geldi. Onlar, gerçek bir arkadaşlığın ne kadar değerli olduğunu herkese göstermişlerdi. Birlikte her zorluğu aşabileceklerini, her mutluluğu paylaşabileceklerini ve sonsuza kadar en iyi arkadaş kalabileceklerini biliyorlardı.
Bu, Ali ve Ayşe’nin hikayesiydi. Onlar, birbirlerinin en iyi arkadaşı oldular ve hep birlikte mutlu bir şekilde yaşamaya devam ettiler. Gerçek dostlukların her zaman sevgi ve güvenle güçlendiğini öğrendiler. Ve bu dostluk, sonsuza dek sürecekti.
Son.
Arkadaşlarınla Paylaş