Bir varmış, bir yokmuş. Çok uzaklarda, yeşil tepelerle çevrili küçük ve sevimli bir köyde yaşayan bir çocuk varmış. Adı, Kerem'miş. Kerem, on yaşında, kocaman gözleri ve parlak bir gülümsemesi olan sevimli bir çocukmuş. Her gün oyunlar oynar, köydeki arkadaşlarıyla koşar, mutlu bir şekilde vakit geçirirmiş. Ancak Kerem'in içinde bir boşluk varmış. Ailesiyle vakit geçirmek yerine, sürekli dışarıda arkadaşlarıyla zaman geçiriyormuş. Anne babasını çok sevmesine rağmen, onlarla yeterince vakit geçirmiyormuş.
Bir gün Kerem, sabah erkenden uyanmış ve yine dışarı çıkmak için hazırlanmış. Annesi ona seslenmiş, “Kerem, kahvaltıyı birlikte yapalım, sonra istersen oyun oynarsın.” Kerem, aceleyle, “Anne, arkadaşlarım beni bekliyor, sonra yerim!” diyerek evden fırlamış. Annesi hafif bir üzüntüyle oğluna bakarken, babası da içini çekmiş. Kerem, anne ve babasının onu sevdiğini biliyordu ama onlarla vakit geçirmeyi pek önemsemiyordu.
O gün Kerem, arkadaşlarıyla ormanın derinliklerine doğru bir keşif gezisine çıkmış. Orman büyüleyici ve gizemliymiş. Ağaçların arasından parlayan güneş ışıkları, kuşların şarkıları ve tatlı bir rüzgar eşliğinde oyunlar oynuyor, kahkahalar atıyorlarmış. Ancak bir süre sonra, farkında olmadan Kerem ve arkadaşları yollarını kaybetmiş. Ormanın derinliklerine gitmişler, geri dönmek istediklerinde ise hangi yöne gideceklerini bilememişler.
Kerem’in kalbi hızla çarpmaya başlamış. İlk başta bu durumu pek önemsememiş, arkadaşlarına cesur görünmeye çalışmış. “Sorun yok, bir şekilde yolu buluruz,” demiş. Ancak saatler geçtikçe ve hava kararmaya başladıkça, endişeleri artmaya başlamış. Arkadaşları da korkmuş, çünkü orman geceleri çok daha ürkütücü görünüyormuş. Havanın kararmasıyla, ormanın içindeki sesler daha yüksek çıkmaya başlamış. Rüzgar ağaçları sallıyor, dallar esrarengiz şekilde çıtırdıyor ve kuş sesleri yerini sessizliğe bırakıyormuş.
Kerem’in aklına birden annesi ve babası gelmiş. Onları ne kadar ihmal ettiğini fark etmiş. “Keşke onlarla biraz daha vakit geçirseydim,” diye içinden geçirmiş. Arkadaşlarıyla dışarıda zaman geçirmek elbette çok eğlenceliydi, ama aile sıcaklığını ve güvenini özlediğini hissetmiş. O an, ailesinin ne kadar değerli olduğunu anlamaya başlamış.
Arkadaşları korkuyla birbirlerine sarılmışken, Kerem, “Sakin olun. Bir çıkış yolu bulacağız. Hepimiz bir aradayız ve birlikte çalışırsak buradan kurtulabiliriz,” demiş. Kerem’in liderliği ve soğukkanlılığı, arkadaşlarına da cesaret vermiş. Birlikte yolu bulmaya çalışırken, Kerem’in içi, ailesine duyduğu özlemle doluyormuş. O an, ailesinin her zaman onun yanında olduğunu, ne olursa olsun ona destek olduğunu hatırlamış.
Saatler geçtikten sonra, Kerem ve arkadaşları, ormanın derinliklerinde küçük bir kulübe bulmuşlar. Kulübenin içinde yaşlı bir dede yaşıyormuş. Dede, Kerem ve arkadaşlarını görünce gülümseyerek kapıyı açmış. “Evlatlarım, bu saatte ne yapıyorsunuz burada? Geceyi ormanda geçirmeniz tehlikeli,” demiş. Kerem, yaşlı dedeye başlarından geçenleri anlatmış. Dede, onları içeri alıp sıcak bir çorba yapmış ve sabah olduğunda onları köye geri götüreceğini söylemiş.
O gece Kerem, kulübedeki küçük yatakta yatarken gözleri dolmuş. Annesini ve babasını düşünüyormuş. Onların sıcak ilgisini, sevgisini ne kadar ihmal ettiğini fark etmiş. Dede’nin anlattığı hikayelerle birlikte içi daha da huzur dolmuş. Yaşlı dede, “Evlat, hayat boyu karşılaşacağın en önemli şey ailendir. Ailen, seni her durumda korur, sever ve sana destek olur. Hayat ne kadar zor olursa olsun, ailene her zaman değer vermelisin,” demiş. Kerem, dedenin sözlerinden derin bir ders çıkarmış. Ailesinin değerini şimdi daha iyi anlıyormuş.
Ertesi sabah, yaşlı dede sözünü tutmuş ve Kerem ile arkadaşlarını köye geri götürmüş. Köye vardıklarında, Kerem’in ailesi onları karşılamış. Annesi gözyaşları içinde Kerem’e sarılmış, babası da onu sımsıkı kucaklamış. Kerem, ailesinin kollarında, kendini güvende ve sevgi dolu hissetmiş. Onlara bakarak, “Sizi çok özledim. Sizi ihmal ettiğim için özür dilerim. Bundan sonra hep birlikte daha çok zaman geçireceğiz,” demiş.
O günden sonra Kerem, ailesiyle daha çok vakit geçirmeye başlamış. Sabahları birlikte kahvaltı ediyor, akşamları babasıyla sohbet ediyor, annesiyle oyunlar oynuyormuş. Ailesiyle geçirdiği her an, ona huzur ve mutluluk veriyormuş. Arkadaşlarıyla oynamayı yine seviyormuş ama artık ailesinin değerini çok daha iyi anlamış.
Bir gün Kerem, babasıyla köyün yakınındaki gölete balık tutmaya gitmiş. Babası ona sabırla nasıl olta atacağını öğretirken, Kerem babasının yanında olmanın ne kadar özel ve önemli olduğunu hissetmiş. “Babacığım, seninle vakit geçirmek çok güzel,” demiş. Babası da gülümseyerek, “Kerem, sen bizim en değerli hazinemizsin. Aile, her şeyin başında gelir. Hayatta birçok şeyle karşılaşabilirsin, ama ailen her zaman senin yanında olacak,” demiş.
Kerem, artık sadece ailesine değil, köydeki herkesin ailesine de değer verdiğini fark etmiş. Ailelerin, birbirlerine olan sevgisi, destekleri ve dayanışmaları, Kerem’in dünyasında büyük bir yer kaplamaya başlamış. Arkadaşlarıyla oynarken bile, onlara aileleriyle ilgili sorular sormaya, ailelerine ne kadar değer verdiklerini anlatmaya başlamış.
Bir gün Kerem’in okulu, köyde bir aile günü düzenlemiş. Tüm aileler bir araya gelmiş, birlikte oyunlar oynamışlar, sohbet etmişler. O gün Kerem, ailesiyle birlikte geçirdiği zamanı bir kez daha takdir etmiş. Ailelerin bir arada olmasının verdiği mutluluk, köyü adeta bir festival yerine çevirmiş. Herkes güler yüzlü, mutlu ve huzurluymuş.
Kerem’in hikayesi köydeki diğer çocuklar için de bir ders olmuş. Herkes, ailesiyle daha çok vakit geçirmeye başlamış. Ailelerin önemi bir kez daha anlaşılmış ve köydeki çocuklar, ailelerinin değerini anlamışlar. Kerem, bir zamanlar dışarıda arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi her şeyin önünde tutarken, şimdi ailesiyle geçirdiği zamanın kıymetini biliyormuş. Çünkü ailesi, onun en büyük destekçisi ve sevgisinin kaynağıymış.
Zaman geçmiş, Kerem büyümüş. Ama ailesine olan sevgisi ve bağlılığı hiç değişmemiş. Her ne olursa olsun, ailesiyle birlikte olmak, onlarla paylaşmak ve onları sevmek, Kerem’in hayatındaki en önemli şey olmuş. Ne kadar zor zamanlar geçirirse geçirsin, ailesinin yanında olması ona hep güç ve mutluluk vermiş.
Ve böylece Kerem, ailesinin önemini öğrenmiş ve bu bilgiyi her zaman kalbinde taşımış. Mutlu ve huzurlu bir hayat sürmüş, her zaman ailesine değer vermeyi, onlarla vakit geçirmeyi asla ihmal etmemiş. Ailesinin sıcaklığı ve sevgisi, onun hayatının her anında parlamış.
Gökten üç elma düşmüş, Biri bu güzel hikayeyi yazanlara, biri Kerem ve ailesine, biri de bu hikayeyi okuyan sizlere!
Aile, her zaman en değerli hazinemizdir.
Arkadaşlarınla Paylaş