Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, güzel bir köyde büyük ve mutlu bir aile yaşarmış. Bu ailenin babası Ahmet, annesi Ayşe ve üç çocuğu varmış: Ali, Elif ve küçük Zeynep. Ahmet, köyde herkesin sevdiği bir çiftçiymiş. Ayşe ise harika yemekler yapar, evini düzenler ve herkese yardım edermiş. Çocuklar ise okula gider, ders çalışır ve oyun oynarlarmış.
Bir gün, Ahmet ve Ayşe çocuklarıyla birlikte otururken, Ali bir soru sormuş: "Baba, neden aile olmak bu kadar önemli?" Ahmet gülümsemiş ve çocuklarına hikayelerle dolu bir akşam geçirmeye karar vermiş.
"Aile," demiş Ahmet, "birlikte olmanın, sevginin ve desteğin en güzel halidir. Size küçük bir hikaye anlatayım. Bu hikaye, büyükbabanızın bana anlattığı bir hikaye."
"Bir zamanlar, büyük bir ormanın ortasında küçük bir kulübede yaşayan bir aile varmış. Bu ailede anne, baba ve üç çocuk varmış. Ormanın derinliklerinde yaşadıkları için pek fazla komşuları yokmuş ama birbirlerine çok bağlıymışlar. Bir gün, ormanda büyük bir fırtına kopmuş. Rüzgar o kadar güçlüymüş ki ağaçlar bile eğilmiş."
Elif heyecanla sormuş, "Sonra ne oldu baba?"
"Baba," demiş Ahmet devam ederek, "Aile, fırtınadan korunmak için hemen kulübelerine girmiş. Fakat fırtına öyle şiddetliymiş ki kulübenin çatısını uçurmuş. Aile, paniklememiş ve birbirlerine sarılarak fırtınanın geçmesini beklemişler. Fırtına sona erdiğinde, kulübeleri yıkılmış ama aile birbirine sarılmış halde, sağlam kalmış."
"Kulübeyi nasıl tekrar yaptılar baba?" diye sormuş Ali.
"Birlikte çalışarak," demiş Ahmet. "Anne, baba ve çocuklar birlikte çalışıp kulübelerini yeniden inşa etmişler. Her biri farklı görevler üstlenmiş. Biri odun toplarken, diğeri çatı yapmış, bir diğeri ise yemek pişirmiş. Birlikte çalıştıkları için işlerini çabucak bitirmişler ve yeni, daha sağlam bir kulübeye kavuşmuşlar. Bu deneyim onlara, ailenin ne kadar güçlü olabileceğini ve birlikte çalışmanın önemini öğretmiş."
Ayşe de gülümseyerek eklemiş: "Birlikte olmak, sadece iyi zamanlarda değil, zor zamanlarda da birbirimize destek olmak demektir. Bizim de burada köyde yaşarken karşılaştığımız zorluklar oldu ama her zaman birlikte üstesinden geldik."
Küçük Zeynep, annesine bakarak, "Biz de hep birlikte mi olacağız anne?" diye sormuş.
"Elbette," demiş Ayşe. "Biz bir aileyiz ve her zaman birbirimize destek olacağız. Aile, sevgi, güven ve dayanışmanın yuvasıdır."
Bu sırada, Ahmet bir başka hikaye anlatmak istemiş: "Bir gün, çiftliğimizde büyük bir yangın çıkmıştı. Bu yangın, ekinlerimize zarar vermekle kalmadı, aynı zamanda bizim cesaretimizi ve dayanışmamızı da test etti."
Ali, Elif ve Zeynep gözlerini kocaman açmış, babalarının hikayesini dinlemeye başlamışlar.
"Yangın başladığında," diye devam etmiş Ahmet, "ben hemen itfaiyeyi aradım ve hepimiz yangının yayılmasını önlemek için elimizden geleni yaptık. Ayşe, siz çocukları güvenli bir yere götürdü ve ben de komşularımızla birlikte yangını söndürmeye çalıştım."
Ayşe eklemiş: "O gün, köydeki herkes bizimle birlikte çalıştı. Komşularımızla omuz omuza verip yangını söndürdük. Birlikte çalışmanın ve yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık."
Zeynep, merakla sormuş: "Peki yangından sonra ne yaptık?"
Ahmet gülümseyerek cevap vermiş: "Yangından sonra hepimiz birlikte çiftliği yeniden inşa ettik. Ailemiz ve köyümüzün yardımıyla ekinlerimizi yeniden diktik, ahırlarımızı tamir ettik. O gün, herkesin katkısıyla çiftliğimiz eskisinden daha güçlü hale geldi."
Bu hikayeler çocuklara, aile olmanın sadece bir arada yaşamak değil, aynı zamanda birbirine destek olmak, birlikte çalışmak ve zorlukların üstesinden gelmek olduğunu öğretmiş.
Bir gün, köyde büyük bir yarışma düzenlenmiş. Bu yarışma, köyün en çalışkan ve en yaratıcı ailesini belirlemek içinmiş. Ahmet ve Ayşe, çocuklarıyla birlikte bu yarışmaya katılmaya karar vermişler.
Yarışmanın birinci aşaması, yaratıcı bir şeyler yapmayı içeriyormuş. Ali, Elif ve Zeynep, anne ve babalarıyla birlikte büyük bir kuş yuvası yapmaya karar vermişler. Bu yuva, köydeki tüm kuşların güvenle yaşayabileceği bir yer olacakmış. Hep birlikte çalışmışlar; Ahmet odun kesmiş, Ayşe süslemeler yapmış, çocuklar da yuvanın içini yumuşak yapraklarla doldurmuş.
Yarışmanın ikinci aşaması, bir yetenek gösterisiymiş. Elif piyano çalmayı çok severmiş, Ali resim yapmayı ve Zeynep ise dans etmeyi. Aile, bu yetenekleri bir araya getirerek muhteşem bir gösteri hazırlamış. Elif piyano çalmış, Ali onun yanında resim yapmış ve Zeynep de onların müziği eşliğinde dans etmiş. Anne ve babaları da şarkı söyleyerek onlara eşlik etmişler.
Yarışmanın son aşaması ise yardımlaşma ve iş birliği ile ilgiliymiş. Aile, köy meydanında büyük bir temizlik yapmaya karar vermiş. Hep birlikte çalışarak, köy meydanını tertemiz yapmışlar. Köylüler onların bu çabasını hayranlıkla izlemiş ve alkışlamış.
Yarışmanın sonunda, jüriler sonuçları açıklamış: "Bu yılın en çalışkan ve en yaratıcı ailesi Ahmet ve Ayşe'nin ailesi!" demişler. Aile büyük bir mutluluk içinde sahneye çıkmış ve ödüllerini almışlar.
Ahmet, ödülü alırken şunları söylemiş: "Bu ödülü ailem adına alıyorum. Aile olmak demek, her zaman birlikte çalışmak, birbirimize destek olmak ve sevgimizi paylaşmak demektir. Bugün burada, bu ödülü kazanmış olsak da, asıl kazanç, birbirimize olan sevgimiz ve desteğimizdir."
Bu büyük başarıdan sonra aile, köyde herkes tarafından daha da çok sevilmiş ve saygı görmüş. Ahmet ve Ayşe, çocuklarına her zaman ailenin önemini anlatmış ve onları sevgi, saygı ve dayanışma içinde yetiştirmiş.
Yıllar geçmiş, çocuklar büyümüş ve kendi ailelerini kurmuşlar. Ali başarılı bir ressam olmuş, Elif ünlü bir piyanist, Zeynep ise sevilen bir dans öğretmeni. Her biri, ailelerinden aldıkları değerleri kendi çocuklarına da öğretmiş ve onları da sevgi dolu birer birey olarak yetiştirmişler.
Bir gün, büyük bir aile toplantısında Ahmet ve Ayşe, çocukları ve torunlarıyla birlikte otururken Ahmet, "Biz her zaman bir arada olduk, birbirimize destek olduk ve sevgimizi paylaştık. Aile olmak, her zaman birbirimizi sevmek ve desteklemek demektir," demiş.
Torunlarından biri, "Büyükbaba, seninle gurur duyuyoruz. Sen ve büyükannemiz bize aile olmanın ne kadar değerli olduğunu öğrettiniz," demiş.
Ayşe, gözleri dolu dolu, "Biz de sizinle gurur duyuyoruz. Sizler bizim en büyük mutluluğumuzsunuz," demiş.
Ve böylece, Ahmet ve Ayşe'nin ailesi, sevgi ve dayanışma içinde mutlu bir yaşam sürmüşler. Bu aile hikayesi, köyde herkes tarafından anlatılır olmuş ve nesilden nesile aktarılmış.
Hikayenin sonu gelmiş, ama aile sevgisinin ve birlikteliğin değeri her zaman yaşanmış. Herkes, Ahmet ve Ayşe'nin ailesinin hikayesini hatırlayarak, kendi ailelerine daha çok değer vermiş ve sevmeye devam etmiş.
Ve işte böyle, Ahmet ve Ayşe'nin ailesi, sevgi ve mutluluk içinde, sonsuza dek yaşamışlar.
Mutlu son.
Arkadaşlarınla Paylaş