Bir varmış, bir yokmuş… Uzaklarda, çok uzaklarda, sadece hayal edebilenlerin gidebildiği büyülü bir ülke varmış. Bu ülkenin adı “Rüyaların Ülkesi”ymiş. Burası, her gece çocukların rüyalarında ziyaret ettiği, her şeyin mümkün olduğu, renklerin gökkuşağı kadar parlak olduğu ve her şeyin sihirle dolu olduğu bir dünyaymış.
Bu ülkede, gökyüzü mor ve pembe renkte, bulutlar ise pamuk şeker gibi yumuşacıkmış. Ağaçlar ise meyve yerine parıldayan yıldızlar verir ve kuşlar neşe içinde rengarenk melodiler şarkı söylermiş. Geceleri ise ay, gökyüzünde parıldayan bir lamba gibi parlarmış ve rüyaları korurmuş. İşte bu ülkede, her şey büyülü ve mükemmelmiş. Fakat, buraya ulaşmak için önce hayal edebilmek ve kalpten inanmak gerekirmiş.
Bir gün, küçük bir kız olan Eda, yatağına uzanmış, gözlerini kapamış ve Rüyaların Ülkesi'ne gitmeyi dilemiş. Eda, çok meraklı bir çocukmuş. Her zaman yeni yerler keşfetmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi ve özellikle sihirli dünyaların içinde gezmeyi hayal edermiş. "Keşke bir gün Rüyaların Ülkesi'ni görebilsem," diye içinden geçirmiş. O gece, yıldızlar özellikle Eda’nın dileğini duymuş ve ona büyülü bir rüya göndermiş.
Eda, rüyasında kendini bir ışık tünelinde bulmuş. Işıklar etrafında dans ediyor, her biri farklı renklerde parıldıyormuş. Bir anda kendini devasa, parlak bir kapının önünde bulmuş. Kapının üzerinde altın harflerle “Rüyaların Ülkesi” yazıyormuş. Eda kapıyı hafifçe itmiş ve kapı yavaşça açılmış. İçeri adım attığında, gördüğü manzara nefes kesiciydi. Rengarenk çiçekler, parlak gökkuşağı şelaleleri ve masmavi gökyüzü ile dolu bir dünya onu karşılamış.
“Hoş geldin Eda!” diye tatlı bir ses duyulmuş. Eda etrafına bakınmış ama kimseyi görememiş. Ses yeniden gelmiş: “Ben, Rüyaların Koruyucusuyum. Senin gelmeni bekliyorduk. Bu ülkeye adım atan her çocuk, hayallerine dokunma gücüne sahip olur.”
Eda heyecanla sesin geldiği yöne bakarken, karşısında parlak ışıklardan yapılmış bir figür belirmiş. Bu figür, adeta bir peri gibi havada süzülüyormuş. “Sihirli Dünya’ya hoş geldin Eda. Burada her şey hayallerinin ötesinde. Seni büyüleyici bir macera bekliyor.”
Eda’nın kalbi hızla atmaya başlamış. “Ne yapmam gerekiyor?” diye sormuş heyecanla.
Koruyucu gülümsemiş. “Sana burada sihirin gücünü göstereceğiz. Ama önce içindeki iyilik ve sevgiyi bulmalısın. Bu dünyada sihir, sadece kalbinin derinliklerinde hissettiğin sevgi ile çalışır.”
Eda, Koruyucu ile birlikte Rüyaların Ülkesi'nde bir yolculuğa çıkmış. İlk durakları, “Yıldızlar Bahçesi”ymiş. Burada, ağaçların dallarında parlayan yıldızlar varmış. Bu yıldızlar, insanların dilekleriymiş. Eda, bir ağacın yanına yaklaşıp bir yıldızı incelemiş. "Bu benim dileğim!" diye bağırmış heyecanla. "Rüyaların Ülkesi’ne gelmeyi dilemiştim!"
Koruyucu gülümsemiş. "Evet, her dilek burada bir yıldız olarak belirir. Senin dileğin gerçekleşti. Şimdi ise daha büyük bir dilek tutabilirsin."
Eda, gözlerini kapatıp içten bir dilek tutmuş: “Dünyadaki herkes mutlu olsun, kimse üzülmesin.” Gözlerini açtığında, yıldızın daha parlak parladığını görmüş. Koruyucu ona, “Kalbinde iyilik var Eda, bu yüzden senin dileğin gerçekleşecek,” demiş.
Bir sonraki durakları “Gökkuşağı Nehri”ymiş. Burada sular rengarenk akıyormuş ve nehir boyunca uzanan yolda gökkuşağının renkleri dans ediyormuş. Eda, suya dokunduğunda parmak uçlarında hafif bir sıcaklık hissetmiş. Bu sıcaklık, mutluluğun ve dostluğun simgesiymiş. “Bu nehir, tüm dünyadaki dostlukları simgeler. Dostluk ve sevgi bu dünyada en güçlü sihirdir,” diye açıklamış Koruyucu.
Eda, sihirli dünyayı keşfederken her durakta yeni bir şey öğrenmiş. “Rüzgar Vadisi”nde, rüzgarın sadece dostane sözlerle estiğini, “Sonsuz Göl”de ise yansımalarda hayallerinin gerçeğe dönüştüğünü görmüş. Her şeyin mümkün olduğunu anlamış ve sihirin kaynağının kalbindeki iyilik olduğunu fark etmiş.
Günün sonunda Eda, bir tepeye çıkmış ve tüm Rüyaların Ülkesi'ni izlemeye başlamış. Buradaki her şeyin bir parçası olduğunu hissetmiş. “Burası muhteşem,” demiş Koruyucuya. “Ama bir gün geri dönmek zorundayım, değil mi?”
Koruyucu hafifçe başını sallamış. “Evet, ama unutma, bu dünya senin kalbinde her zaman var. Ne zaman hayal edersen, buraya geri dönebilirsin. Sihir, senin içinde saklı.”
Eda, Koruyucu’ya teşekkür etmiş ve gözlerini kapatıp rüyasından uyanmayı dilemiş. Gözlerini açtığında, yatağında yatıyormuş. Ama o büyülü dünyayı ve öğrendiklerini asla unutmayacağını biliyormuş. Eda, artık her rüyasında Rüyaların Ülkesi'ni ziyaret edebileceğini ve içindeki iyilikle dünyayı daha güzel bir yer yapabileceğini anlamış.
O günden sonra Eda, her gece yatmadan önce bir dilek tutmuş ve rüyalarında hep Rüyaların Ülkesi'ne gitmiş. Orada öğrendiği sevgi ve dostluğu, gerçek dünyada da yaşamaya devam etmiş. Artık biliyormuş ki, gerçek sihir hayallerimizde ve kalbimizde saklıymış.
Ve böylece Eda, mutlu ve huzurlu bir şekilde her gün rüyalarının peşinden koşmuş.
SON
Arkadaşlarınla Paylaş