Güneşli bir cumartesi sabahı, Melis ve Ali ismindeki iki kardeş heyecanla uyandı. Bugün aileleriyle birlikte uzun zamandır planladıkları macera dolu geziye çıkacaklardı. Melis 10, Ali ise 8 yaşındaydı ve ikisi de doğayı, keşfetmeyi ve yeni yerler görmeyi çok seviyordu.
Anneleri mutfakta lezzetli sandviçler hazırlarken, babaları da arabayı yolculuğa hazır hale getiriyordu. Melis ve Ali ise odalarında heyecanla çantalarını hazırlıyorlardı. Melis yanına en sevdiği kitabını, dürbününü ve not defterini alırken, Ali de renkli kalemleri, büyüteç ve küçük bir fener almayı ihmal etmedi.
"Çocuklar, hazır mısınız?" diye seslendi anneleri. "Evet!" diye hep bir ağızdan bağırdılar Melis ve Ali. Ailece arabaya bindiler ve yola koyuldular. Babalarının anlattığına göre, bugün ünlü kaşif Kaptan Cankurtaran'ın macera dolu rotasını takip edeceklerdi. Kaptan Cankurtaran, ormanda gizli bir hazine olduğuna inanıyor ve yıllardır bu hazineyi arıyordu.
Araba yolculuğu boyunca Melis ve Ali pencereden dışarıyı izledi. Yeşil tepeler, rengârenk çiçek tarlaları ve ufukta beliren dağlar onları büyüledi. Yol kenarında gördükleri koyun sürüleri ve at çiftlikleri karşısında sevinçle el salladılar.
Nihayet, ormanın girişine geldiklerinde araba durdu. Hep birlikte indiler ve eşyalarını sırtlarına aldılar. Babalarının elinde Kaptan Cankurtaran'ın çizdiği harita vardı. "Hazır mısınız çocuklar? Macera başlıyor!" dedi gülümseyerek.
Ormanın içine doğru yürümeye başladılar. Ağaçların arasından süzülen güneş ışıkları, yemyeşil yaprakların üzerinde dans ediyordu. Kuş cıvıltıları ve yaprak hışırtıları eşliğinde ilerlerken, Ali birden durdu. "Şşşt! Bakın!" dedi fısıltıyla. Az ileride, minik bir geyik yavrusu onlara bakıyordu. Hepsi nefeslerini tutup, bu güzel anın tadını çıkardılar.
Yürüyüşlerine devam ederken, patikanın sonunda heybetli bir dağ belirdi. Melis ve Ali'nin yürekleri heyecanla çarpmaya başladı. "Haritaya göre dağın zirvesinde önemli bir ipucu var," dedi babaları. Tırmanmaya başladılar.
Dağa tırmanırken, etraflarındaki doğanın güzelliğine hayran kaldılar. Rengârenk kelebekler uçuşuyor, ağaçlarda sincaplar koşuşturuyordu. Biraz dinlenmek için mola verdiklerinde, anneleri çantasından lezzetli sandviçleri ve meyve sularını çıkardı. Hep birlikte piknik yaparak enerji topladılar.
Tırmanışa devam ederken, Ali birden tökezledi ve düşecekken Melis onu tuttu. "Teşekkürler ablacığım," dedi Ali gülümseyerek. Melis de kardeşine sarıldı. "Biz bir ekibiz, her zaman birbirimize yardım edeceğiz," dedi.
Nihayet dağın zirvesine ulaştıklarında, nefes kesici bir manzarayla karşılaştılar. Aşağıda, yemyeşil vadinin ortasında büyük bir göl parlıyordu. Gölün kenarında ise muhteşem bir şato yükseliyordu. "Vay canına!" diye bağırdı Melis ve Ali aynı anda.
Şatoya doğru inmeye başladılar. Yolda, rengarenk çiçeklerle dolu bir çayırdan geçtiler. Ali büyüteciyle çiçekleri inceledi, Melis ise gördüklerini not defterine çizdi. Anneleri de çayırdan topladığı çiçeklerle güzel bir buket yaptı.
Şatoya yaklaştıkça, etrafındaki muhteşem bahçeyi daha iyi görebildiler. Ağaçlarda rengârenk meyveler ve hatta şekerler yetişiyordu! Melis ve Ali'nin gözleri şaşkınlık ve heyecanla parladı. "Bu bir rüya mı?" diye fısıldadı Ali.
Şatonun kapısına geldiklerinde, üzerinde eski harflerle yazılmış bir not buldular. Babaları notu okudu: "Cesur gezginler, hoş geldiniz! İçeri girmek için üç bilmeceyi çözmelisiniz." Ailece düşünüp taşınarak bilmeceleri çözdüler ve kapı sihirli bir şekilde açıldı.
İçeri girdiklerinde, kendilerini büyülü bir dünyada buldular. Duvarlar pırıl pırıl parlıyor, tavandan rengârenk ışıklar saçılıyordu. Ama en şaşırtıcı olan şey, etraflarındaki konuşan hayvanlar ve perilerdi!
Bir tavşan onlara yaklaştı ve "Hoş geldiniz dostlar! Ben Zıp Zıp. Size şatoda rehberlik etmekten mutluluk duyarım," dedi. Melis ve Ali şaşkınlıkla birbirlerine baktılar, sonra da büyük bir gülümsemeyle Zıp Zıp'a selam verdiler.
Zıp Zıp onları şatonun içinde gezdirmeye başladı. Her oda farklı bir sürprizle doluydu. Bir odada yerçekimi tersine dönmüştü ve tavanda yürüyorlardı. Başka bir odada, dokunduklarında müzik çalan kristaller vardı. Ali piyanoda çalar gibi yaparak güzel bir melodi oluşturdu.
Şatonun bahçesine çıktıklarında, uçan halılarla karşılaştılar. "Haydi bir tur atalım!" diye önerdi Zıp Zıp. Hep birlikte uçan halılara bindiler ve gökyüzüne yükseldiler. Aşağıdaki manzara muhteşemdi. Rengârenk ormanlar, pırıl pırıl göller ve uzaklarda karlı dağlar görünüyordu.
Uçarken, bir ejderhayla karşılaştılar. Ali önce korktu ama ejderha çok nazikti. Onları sırtına bindirdi ve hızlı bir tur attırdı. Melis ve Ali kahkahalarla güldüler, rüzgâr saçlarını dağıtırken.
Yere indiklerinde, Zıp Zıp onları büyük bir salona götürdü. "İşte hazine odası!" dedi heyecanla. Odanın ortasında kocaman bir sandık duruyordu. Hep birlikte sandığı açtılar. İçi rengarenk taşlar, altın sikkeler ve sihirli görünen eşyalarla doluydu.
"Bu hazineyi bulduğunuz için tebrikler!" dedi Zıp Zıp. "Ama unutmayın, en büyük hazine aileniz ve arkadaşlarınızla yaşadığınız güzel anılardır." Melis ve Ali başlarını sallayarak onayladılar. Gerçekten de bugün yaşadıkları macera, herhangi bir hazineden daha değerliydi.
Zıp Zıp onlara birer hatıra verdi: Melis'e içinde minik periler dans eden bir kar küresi, Ali'ye ise her zaman doğru yönü gösteren sihirli bir pusula. "Bunlar size bugünü hatırlatacak ve yeni maceralar için ilham verecek," dedi gülümseyerek.
Vedalaşma zamanı geldiğinde, Melis ve Ali biraz hüzünlendiler. Ama Zıp Zıp onları teselli etti: "Üzülmeyin dostlarım. Hayal gücünüz ve merakınız olduğu sürece, her zaman yeni maceralar sizi bekliyor olacak."
Şatodan çıktıklarında, güneş batmak üzereydi. Hep birlikte arabalarına bindiler ve eve doğru yola çıktılar. Yol boyunca, gün boyu yaşadıkları maceraları heyecanla anlattılar. Eve vardıklarında, Melis ve Ali yorgun ama mutluydu.
O gece yataklarına yattıklarında, Melis ve Ali birbirlerine baktılar. "Ne kadar güzel bir gündü, değil mi?" dedi Melis. Ali başını sallayarak onayladı. "Evet, ve bu daha başlangıç. Kim bilir daha ne maceralar bizi bekliyor!"
Gözlerini kapatırken, bugün yaşadıkları güzel anıları düşündüler. Belki yarın yeni bir maceraya atılacaklardı. Belki de bir gün, dünyanın dört bir yanını gezeceklerdi. Kim bilir, belki bir sonraki macerada sen de onlara katılırsın!
Ve böylece, Melis ve Ali'nin büyülü macerası sona erdi. Ama onların hayal güçleri ve keşfetme istekleri her zaman canlı kalacak, yeni maceralara kapı açacaktı. Çünkü hayat, merak eden ve hayal kuran çocuklar için her zaman sürprizlerle dolu bir macera demekti.
Arkadaşlarınla Paylaş