Bir varmış bir yokmuş… Masal dünyasında Hayal adında neşeli bir kız çocuğu ve Nur adında akıllı bir erkek çocuğu yaşarmış. Hayal, herkesle arkadaş olmayı seven, etrafına neşe saçan bir kızmış. Nur ise bilgili ve sakin bir çocukmuş, etrafındaki her şey hakkında daha fazla bilgi edinmek istermiş. İkisi de birbirinden farklı yönlere sahip olsa da çok iyi arkadaşlarmış.
Bir gün, köyün yaşlı bilgesi olan Ayşe Nine, Hayal ve Nur’u yanına çağırmış. Ayşe Nine’nin eski ama bilge gözleri her zaman etrafındakilere yardım eden ve sevgisini paylaşan insanlara değer verirmiş. “Hayal, Nur, size çok özel bir görevim var,” demiş Ayşe Nine gülümseyerek. Hayal’in gözleri heyecandan parlamış, Nur ise bu görevin ne olduğunu öğrenmek için sabırsızlanmış.
Ayşe Nine, bir harita çıkararak onlara uzatmış. Haritada, köyden başlayıp uzaktaki dağların eteklerine kadar giden bir yol çizilmiş. “Bu harita sizi, ‘İyilik Mağarası’na götürecek. Bu mağarada, içindeki güzelliği gören her çocuk için özel bir hediye var. Ancak bu hediyeyi almanız için yolda birçok iyilik yapmalısınız. İslam’ın güzelliğini görmek istiyorsanız, bu iyilik dolu yola çıkmalısınız.”
Hayal ve Nur büyük bir heyecanla bu görevi kabul etmişler. Sabahın erken saatinde yola koyulmuşlar, yanlarına biraz yiyecek, su ve Ayşe Nine’nin onlara verdiği haritayı alarak köyden ayrılmışlar. İlk durakları, yolun başlangıcındaki ormandaymış. Hayal, bu ormanı çok severmiş çünkü burada birçok kuş ve hayvan yaşıyormuş. Ormanda ilerlerken, ağaçların altından gelen bir hışırtı duymuşlar. İkisi de dikkatlice sesin geldiği yere gitmiş ve küçük, yaralı bir kuş görmüşler. Kuşun kanadı kırılmış ve uçamıyormuş.
Hayal, kuşu yavaşça avucuna almış, Nur ise “Onu iyileştirmeliyiz. İyilik yapmak bu değil mi?” demiş. Biraz su vermişler ve kanadını ince bir dal ile sararak ona bir barınak yapmışlar. Kuş, mutlulukla cıvıldayarak onlara teşekkür etmiş. Hayal ve Nur, kuşa yardımcı olduktan sonra yollarına devam etmişler.
Biraz ilerlediklerinde yaşlı bir adamın yanında durduğunu ve bir şeyler taşıyamadığını fark etmişler. Adam, “Bu yük çok ağır, taşıyamıyorum,” demiş. Hayal ve Nur, hemen adamın yükünü taşımak için yardım etmişler. Adam onlara teşekkür etmiş ve “Allah, iyilik edenleri sever,” demiş. Bu sözler Hayal ve Nur’un kalbine dokunmuş. İslam’ın güzelliğini yolda iyilik yaparak keşfettiklerini hissetmişler.
Ormanın ötesine geçtiklerinde bir köye varmışlar. Bu köyde bir çocuğun ağladığını duymuşlar. Çocuğa neden ağladığını sormuşlar. Çocuk, kaybolduğunu ve evine nasıl döneceğini bilmediğini söylemiş. Hayal ve Nur çocuğu sakinleştirerek ona evine kadar eşlik etmişler. Çocuğun annesi, “Allah, iyilik yapanları korur ve onların dualarını kabul eder,” diyerek onlara dua etmiş. Bu, Hayal ve Nur’un iyilik yapmanın ne kadar değerli olduğunu anlamalarını sağlamış.
Yolculuklarının sonuna doğru iyice yorulmuşlar, ancak karşılarına küçük bir su birikintisi çıkmış. Hayal ve Nur, suyun yanında dinlenirken birbirlerine bakmışlar ve yaptıkları iyilikleri hatırlamışlar. “Bu yolda öğrendiğimiz her şey, bize İslam’ın ne kadar güzel ve iyilik dolu olduğunu gösterdi,” demiş Nur. Hayal ise gülümseyerek, “Evet, iyilik yaptıkça biz de mutlu oluyoruz. Allah da bu iyilikleri seviyor,” diye eklemiş.
Dinlendikten sonra yollarına devam etmişler ve sonunda İyilik Mağarası’na ulaşmışlar. Mağara, dışarıdan bakıldığında oldukça sıradan görünüyormuş ancak içine girdiklerinde ışıklar parlamaya başlamış ve bir ses onlara şöyle demiş: “Yaptığınız iyilikler sayesinde kalbiniz iyilikle dolmuş. İslam’ın güzelliği de buradadır: İnsanlara yardım etmekte, hayvanları korumakta ve ihtiyaç sahiplerini unutmamakta. İşte bu yüzden, burada her iyilik yapan çocuk için özel bir hediye var.”
Bir anda mağaranın duvarlarından küçük hediyeler belirmiş. Hayal ve Nur, hediyelerini almışlar. Hediyeleri açtıklarında birer parıltılı taş bulmuşlar. Taşın üzerindeki yazıyı okuduklarında “İyilik yap, karşılıksız sevgiyle kalbini doldur. Bu taş sana her zaman Allah’ın sevgisini hatırlatsın,” yazıyormuş.
Hayal ve Nur, hediyeleriyle köye döndüklerinde, Ayşe Nine onları kapıda bekliyormuş. Ayşe Nine, “Gözlerinizdeki o iyilik dolu ışıltıyı görüyorum. Siz artık gerçek iyilik ne demek anladınız. İslam’ın güzelliği kalbinizde parlıyor,” demiş. Hayal ve Nur, bu yolculuktan aldıkları dersle hayatlarına devam etmişler, her gün bir iyilik yaparak, Allah’ın sevgisine layık olmaya çalışmışlar.
Ve böylece, Hayal ve Nur’un serüveni, içlerinde iyilik ve güzellik dolu bir kalple mutlu sonla bitmiş. Onlar, artık sadece iyilik yapan değil, iyilik öğreten küçük kahramanlar olmuşlar. Gökyüzünde yıldızlar parladıkça, köydeki herkes onların bu masalını anlatmaya devam etmiş.
Arkadaşlarınla Paylaş