Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyülü bir dünya varmış. Bu dünya, bizim bildiğimiz dünyadan çok farklıymış. Burada ağaçlar mavi yapraklı, gökyüzü mor renkte, hayvanlar ise konuşabiliyormuş. Her şey o kadar güzel ve renkliymiş ki, insanlar her sabah uyanıp gözlerini açtıklarında yeni bir macera yaşamak için sabırsızlanırmış. Bu sihirli dünyada yaşayan herkes, barış içinde mutlu bir hayat sürermiş. Ancak bir gün, beklenmedik bir olay olmuş.
O sabah, herkes güneşin doğmasını bekliyormuş. Ama güneş, her zamankinden farklı olarak doğmamış! Gökyüzü karanlık kalmış ve halk endişeyle ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş. Güneşin kaybolduğu haberini alan herkes şaşkınlık ve korku içinde kalmış. Çünkü bu dünyada güneş sadece bir ışık kaynağı değil, aynı zamanda hayatın ve sihrin kaynağıymış. Güneş olmazsa, bitkiler büyüyemez, hayvanlar enerji bulamaz, sihirli güçler de kaybolurmuş.
Bu büyük karmaşanın ortasında, küçük bir çocuk olan Ada devreye girmiş. Ada, henüz 10 yaşında olmasına rağmen çok zeki ve meraklı bir çocukmuş. Her zaman sorular sorar, yeni şeyler öğrenmek için çabalarmış. Ada'nın annesi ve babası ona her zaman, "Meraklı olmak kötü bir şey değildir, dünya hakkında daha çok şey öğrenmek için meraklı olmalısın" derlermiş. Bu yüzden Ada, güneşin kaybolmasının bir tesadüf olmadığını hemen anlamış.
Ada, güneşin neden kaybolduğunu öğrenmeye karar vermiş. O gün kasabanın en yaşlısı olan Bilge Baykuş'a gitmiş. Bilge Baykuş, tüm sihirli dünyanın sırlarını bilen ve halkın en zor zamanlarında onlara yardım eden bilge bir yaratıkmış. Ada, Bilge Baykuş’un evine vardığında onu büyük bir kitap okuyorken bulmuş.
"Bilge Baykuş," demiş Ada heyecanla, "Güneş kayboldu! Ne yapacağız? Neden böyle oldu?"
Bilge Baykuş gözlüklerini düzeltip Ada'ya bakmış. "Ah, küçük Ada," demiş derin bir sesle, "Güneşin kaybolması büyük bir gizemdir. Ancak bu gizemi çözmek senin gibi cesur ve akıllı bir çocuğun yapabileceği bir şeydir."
Ada, gözlerini büyüterek Bilge Baykuş’a bakmış. "Gerçekten mi? Ama ben sadece küçük bir çocuğum. Güneşi nasıl geri getirebilirim?"
Bilge Baykuş gülümsemiş. "Bazen en küçük kahramanlar, en büyük işleri başarır. Güneşi geri getirmek için Sihirli Orman’a gitmelisin. Ormanın derinliklerinde, kayıp güneşi bulmana yardım edecek eski bir kitap var. Bu kitap, sihirli bir harita içerir ve seni güneşin saklı olduğu yere götürür."
Ada, Bilge Baykuş’un söylediklerini dinledikten sonra hiç vakit kaybetmeden yola koyulmuş. Sihirli Orman’a gitmek kolay değilmiş, ama Ada kararlıymış. Annesi ve babasıyla vedalaştıktan sonra, sırtına küçük çantasını almış ve ormana doğru yola çıkmış.
Sihirli Orman, adeta bir rüya gibiymiş. Ağaçlar kocaman ve parlak yapraklıymış. Ormanın içinde parlak renkli kelebekler uçuşuyor, şarkı söyleyen kuşlar etrafta dolanıyormuş. Ancak ormanın derinliklerine girdikçe, her şey biraz daha sessiz ve gizemli hale gelmiş. Ada, bu sessizlikten biraz ürkmüş olsa da cesaretini toplayarak yoluna devam etmiş.
Ormanın derinliklerinde, eski bir ağacın yanında bir mağara bulmuş. Mağaranın girişinde, Bilge Baykuş’un bahsettiği eski kitap duruyormuş. Kitap, büyük ve tozluymuş, ama sayfaları açıldığında içindeki sihir hemen ortaya çıkmış. Kitapta, güneşi geri getirecek sihirli harita varmış. Ancak haritayı anlamak için, Ada'nın bulmacaları çözmesi gerekiyormuş.
İlk bulmaca şöyleymiş: “Sıcaklığı olmayan ama parlak olan nedir?” Ada düşünmüş, biraz kafasını kaşımış ve sonunda doğru cevabı bulmuş: “Ay.” Hemen haritanın bir kısmı açılmış ve ona sihirli bir yol göstermiş.
Ada, haritayı takip etmeye başlamış ve karşısına bir nehir çıkmış. Nehrin üzerinde bir köprü yokmuş, ama suyun içinde küçük bir balık belirip Ada'ya seslenmiş: "Bu nehri geçmek istiyorsan, bana yardım etmelisin! Kaybolan bir inci tanesini bulmam gerekiyor."
Ada, balığa yardım etmeye karar vermiş ve nehrin kenarındaki taşların arasını aramaya başlamış. Bir süre sonra parlak bir inci bulmuş ve balığa vermiş. Balık sevinçle zıplamış ve Ada'ya sihirli bir kayık vermiş. Bu kayıkla Ada nehri kolayca geçmiş.
Yolculuğu boyunca Ada, birçok zorlukla karşılaşmış. Ancak her defasında cesareti ve zekasıyla bu zorlukların üstesinden gelmiş. Sonunda, haritanın gösterdiği yere ulaşmış. Burası, Güneş Tapınağı olarak bilinen eski bir yapıymış. Tapınağın kapıları büyük ve ağırmış, ama Ada tüm gücüyle kapıyı itmiş ve içeri girmeyi başarmış.
Tapınağın içinde, büyük bir enerji küresi duruyormuş. Bu enerji küresi, güneşin kaybolduğu yerdi. Ancak küre, kara bir sisle kaplanmış ve gücünü kaybetmiş gibiydi. Ada dikkatlice küreye yaklaşmış ve ne yapması gerektiğini düşünmeye başlamış. O sırada tapınağın içinde yankılanan bir ses duymuş.
"Bu küreyi tekrar parlatmak için sevgi, cesaret ve bilgelik gerekir," demiş gizemli ses. "Küreyi sadece bu değerleri içinde taşıyan birisi tekrar aydınlatabilir."
Ada bir an duraksamış, ama sonra kendini toparlamış. Küçük yaşı ve yol boyunca karşılaştığı zorluklara rağmen, cesaretini hiç kaybetmemişti. Balığa yardım ederken sevgisini, bulmacaları çözerken bilgelik göstermişti. Küreye doğru elini uzatmış ve kalbinde hissettiği sevgi ve cesareti düşünmeye başlamış.
Küre, Ada'nın elini dokunduğu anda parlamaya başlamış. Önce hafif bir ışık çıkmış, sonra giderek daha parlak hale gelmiş. Kara sis yok olmuş ve küre tüm gücüyle parlamış. Ada, güneşin tekrar doğduğunu hissedebiliyordu. Küre, gökyüzüne yükselmiş ve güneşin eski yerine dönmesini sağlamış. Ada'nın etrafındaki karanlık dağılmaya başlamış ve her şey tekrar aydınlanmış.
Ada'nın başarısı, tüm sihirli dünyaya yayılmış. Kasabada herkes güneşin geri döndüğünü görünce büyük bir mutluluk yaşamış. Güneş tekrar doğmuş, ağaçlar yeniden canlanmış, hayvanlar neşeyle etrafta dolaşmaya başlamış. Ada, kasabaya döndüğünde kahraman gibi karşılanmış. Annesi ve babası, onu gururla kucaklamış.
Bilge Baykuş, Ada’yı gördüğünde ona bakıp, "Küçük bir kahraman, büyük bir dünyayı kurtardı," demiş gülümseyerek.
O günden sonra, güneş bir daha asla kaybolmamış. Ada, güneşin gizemini çözdüğü için çok mutluydu. Artık her sabah güneşin parlak ışığıyla uyanıyor, maceralarına devam ediyordu. Herkes onun cesareti ve kararlılığı sayesinde sihirli dünyalarının tekrar eski haline döndüğünü biliyordu.
Ve böylece, güneşin geri dönüşüyle birlikte, sihirli dünya barış ve mutluluk içinde yaşamaya devam etmiş. Ada, her gece gökyüzüne bakıp güneşe teşekkür ederken, bir yandan da yeni maceralara atılmayı dört gözle bekliyormuş.
Son.
Arkadaşlarınla Paylaş