Ela ve Eren, mutlu bir ailede yaşayan iki kardeşti. Aileleriyle birlikte geçirdikleri her gün, birbirinden güzel anılarla dolu olurdu. Anne ve babaları, onları çok sever ve her zaman onlarla vakit geçirmeye özen gösterirlerdi. Bu hikaye de, işte bu mutlu ailenin günlük yaşamından bir kesit sunuyor.
Bir sabah Ela, güneşin ışıklarıyla uyanmıştı. Yatağında gerinirken, kardeşi Eren’in heyecanla odasına koştuğunu gördü. Eren, her zamanki neşesiyle bağırarak: "Ela, kalk! Bugün büyük piknik günü!" dedi. Ela, Eren’in bu enerjisi karşısında gülümseyerek yataktan kalktı ve annesiyle babasının yanına gitmek için hazırlanmak üzere odasından çıktı.
Kahvaltı masasında, aile her zamanki gibi toplandı. Anne, babasına kahvaltıyı hazırlarken babası da çocuklara yardımcı oluyordu. Her sabah olduğu gibi kahvaltı masasında neşe dolu bir sohbet vardı. Anne, "Bugün gerçekten çok özel bir gün olacak," dedi. "Çünkü ailecek doğa yürüyüşüne çıkacağız ve güzel bir piknik yapacağız."
Ela ve Eren bu haberi duyunca heyecanla birbirlerine baktılar. Doğa yürüyüşleri ve piknikler, onların en sevdiği aktivitelerdi. Hele ki, birlikte geçirilecek bir gün, onları daha da mutlu ediyordu. Kahvaltıdan sonra, herkes hızlıca hazırlanmaya başladı. Annesi, piknik için lezzetli sandviçler hazırladı, babası ise oyun oynayabilecekleri topları ve frizbiyi çantasına koydu.
Bir süre sonra aile, evden çıkıp doğaya doğru yürümeye başladı. Hava mis gibi kokuyor, kuşlar ötüşüyordu. Ela, her zaman olduğu gibi yolda gördüğü çiçeklere hayran hayran bakıyordu. Eren ise etraftaki kelebeklerin peşinden koşuyor, neşeyle bağırıyordu: "Bak Ela, bir kelebek! O kadar güzel ki!"
Yürüyüşün sonunda aile, geniş bir çimenlik alana ulaştı. Babası battaniyeyi yere serdi, annesi yiyecekleri çıkarırken Ela ve Eren hemen oynamaya başladılar. Eren frizbiyi fırlatıyor, Ela ise onu yakalamaya çalışıyordu. Aralarındaki bu oyun, kahkahalarla doluydu. Bir süre sonra, anneleri onları çağırdı ve herkes battaniyenin etrafına toplanarak piknik yapmaya başladı.
Piknik sırasında baba, çocuklara doğa hakkında ilginç bilgiler anlattı. "Bakın," dedi babası, "bu çiçekler ve ağaçlar, hep doğanın bir parçası. Onlara iyi bakmalıyız. Onları koruyarak, dünyamızı da daha güzel bir yer yapabiliriz." Ela ve Eren, babalarının söylediklerini dikkatle dinlediler. Anne ise ekledi: "Aynı şekilde, hayvanlara da iyi davranmalıyız. Onlar da doğanın bir parçası ve bizim korumamıza ihtiyaçları var."
Bu konuşmalar, Ela ve Eren’i düşündürdü. Piknikten sonra oyunlarına döndüklerinde, Ela, bir süre önce yerde gördüğü çöplerden birkaçını topladı. "Baba, sanırım bunlar da doğaya zarar verir, değil mi?" diye sordu. Babası, Ela'nın bu farkındalığını görünce gururla gülümsedi. "Evet canım, çok doğru düşünüyorsun. Çöpleri doğada bırakmamak çok önemli. Senin gibi duyarlı insanlar, doğayı koruyabilir."
Zaman su gibi akıp geçerken, aile vakit geçirdikleri çimenlik alanın tadını çıkardı. Bir ara Eren, uzaktaki bir ağacın altına koşarak, orada bir kuş yuvası buldu. "Ela, Ela! Bak, burada bir kuş yuvası var!" diye heyecanla bağırdı. Ela hemen kardeşinin yanına koştu ve birlikte yuvayı incelediler. Anne ve baba da onlara katıldı. Babaları, "Bu yuvada bir anne kuş yaşıyor olabilir. Onun yavruları da yakında doğabilir. Sessiz olalım ve onları rahatsız etmeyelim," dedi.
Ailenin bu hassasiyeti, Ela ve Eren’e çok şey öğretiyordu. Doğaya, hayvanlara ve çevreye saygı göstermenin ne kadar önemli olduğunu anladılar. O gün, sadece eğlenceli bir piknik günü değildi. Aynı zamanda, sorumluluk almayı ve doğayı korumanın ne kadar değerli olduğunu öğrendikleri bir gün oldu.
Piknik bittikten sonra aile, yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Ela ve Eren, yuvanın yakınından usulca ayrıldılar. Geri dönüş yolunda babası, "Bugün hepimiz için çok öğretici bir gün oldu. Sizlerin doğayı ve çevrenizi sevmeniz, onu korumanız beni çok mutlu etti," dedi. Ela ve Eren, babalarının bu sözleri karşısında gülümseyerek ellerini tuttular.
Eve döndüklerinde, herkes yorgun ama mutlu bir şekilde koltuklara yayıldı. Anne, çocukların üzerine ince battaniyeler örttü. Ela ve Eren, o gün yaşadıkları her şeyi düşündüler. Piknik, frizbi oynamak, kuş yuvasını keşfetmek... Hepsi çok güzeldi ama en çok doğayı korumanın ne kadar önemli olduğunu öğrenmek onları mutlu etmişti.
O gece Ela, yatağına yatarken kardeşi Eren’e baktı. "Eren, bugün çok şey öğrendik değil mi?" dedi. Eren, uykulu gözlerle başını salladı. "Evet Ela, özellikle de çöplerin doğaya zarar verdiğini," dedi gülümseyerek.
Ela, bir süre daha düşündü. "Bir daha pikniğe gittiğimizde, yanımıza daha fazla çöp torbası alalım ve etraftaki çöpleri de toplayalım. Böylece daha fazla insanın doğayı temiz tutmasına yardımcı olabiliriz," dedi. Eren, "Bu harika bir fikir Ela!" diye heyecanla cevap verdi.
Ela ve Eren, annelerinin odaya gelip onları iyi geceler öpücüğü vermesiyle uykuya daldılar. Yataklarında yatarken, o güzel günün hatıralarıyla gülümsüyorlardı. Aileleriyle geçirdikleri her anın kıymetini daha iyi anlamışlardı. Onlar için aile, sevgi, paylaşmak ve doğaya saygı göstermek demekti.
Ertesi sabah güneş doğarken, Ela ve Eren yeni maceralara hazır bir şekilde uyanacaklardı. Aileleriyle birlikte geçirecekleri günlerde, hem eğlenecek hem de birbirlerine ve çevrelerine daha da fazla sevgi ve saygı göstereceklerdi.
Ela ve Eren’in mutlu ailesi, her zaman birlikte daha güzel anılar biriktirecek ve birbirlerinden öğrendikleri iyilikleri etraflarına yaymaya devam edeceklerdi. Ve böylece, mutlu bir aile olarak hayatın her anının tadını çıkardılar.
Arkadaşlarınla Paylaş