Bir zamanlar, İstanbul şehrinde Can ve Deniz adında iki yakın arkadaş yaşarmış. Hem sekiz yaşında olan Can hem de dokuz yaşında olan Deniz, bilimi ve maceraları çok seviyorlarmış.
Bir gün, ikisi de torunları olan Dedeleri Ahmet Bey'in evinde buluştular. Ahmet Bey, kendilerine bir sürpriz yapmak istediğini söyledi. Hemen çocukları yanına çağırarak onlara bir sandık hediye etti. Sandığın içinde, muhteşem bir bilim seti ve bir mektup bulunuyordu. Can ve Deniz, heyecanla sandıktan seti çıkardılar.
Mektupta Ahmet Bey, çocuklara şöyle sesleniyordu: "Sevgili Can ve Deniz, size bu bilim setini hediye ediyorum. İçindeki malzemelerle birbirinden harika deneyler yapabilirsiniz. Bu set size sadece bilimi değil aynı zamanda merakı da öğretecektir. Unutmayın, bilimin sınırı yok!"
Can ve Deniz, söylenene uyarak setin içinden bir deney seçmeye karar verdiler. İçlerinden biri "Büyülü Renkler" adlı deneyi yapmak istedi ve diğerinin de kabul etmesiyle deneye başladılar. Deney için ihtiyaç duydukları malzemeleri sandıktan çıkardılar.
Deneyin talimatlarını takip eden Can ve Deniz, renkli boyaları birbirine karıştırarak yeni renkler elde ettiler. Her seferinde farklı renkleri birleştirdiklerinde heyecanları daha da artıyordu. Sonuç olarak tuval üzerinde harika bir resim ortaya çıkmıştı.
Can ve Deniz, muhteşem sonuçtan çok mutlu oldular ve bir sonraki deneye geçmek için sabırsızlandılar. Sıradaki deneyler arasında "Uçan Balon"u seçtiler. Deney için ihtiyaç duyulan malzemeleri hazırladılar ve deneyi gerçekleştirdiler. Elde ettikleri sonuç karşısında büyük bir sevinç yaşadılar.
Can ve Deniz, birbirinden harika deneyler yaparak günlerini geçirdiler. Her deney sonucunda yeni bir şeyler öğreniyor ve bilimle dostluklarını pekiştiriyorlardı.
Bir gün, son deneylerini yaparken sandığın içinden bir mektup daha çıktı. Mektupta Dedeleri Ahmet Bey, onlara gelecekteki bilim maceralarında yanlarında olamayacağını ancak yaptıkları her keşifle gurur duyduğunu yazıyordu.
Can ve Deniz, Dedeleri Ahmet Bey'in mektubunu dikkatle okudular. Mektubun sonundaki cümlelerin içine işleyen bir hüzün ve gurur hissiyle karışık bir duygu dalgası hissettiler. Ahmet Bey'in onların her keşifle gurur duyması, onları hem sevindirdi hem de biraz hüzünlendirdi.
Bir süre sessizce mektubu düşündüler. Ardından Can, kendi içinden "Dedemizin bize verdiği bu bilim setiyle yapabileceklerimizin sınırı yok, değil mi?" diye geçirdi. Deniz ise heyecanla başını salladı ve "Evet, doğru! Biz birlikte her şeyi başarabiliriz." dedi.
O günün akşamı, Dedeleri Ahmet Bey'in evinden ayrıldıktan sonra Can ve Deniz, bilim setini alıp Deniz'in odasına geçtiler. Odanın ortasına oturup seti önlerine serdiler. Bir süre setin içindekileri incelediler, deneylerin talimatlarını okudular. İki genç bilim insanı, daha önce yapmadıkları deneyleri denemek için heyecanla beklemeye başladılar.
İlk deneyleri, "Büyülü Kristaller" adını taşıyordu. Setten çıkardıkları kristal malzemeleriyle birlikte, deneyin talimatlarını dikkatlice takip ettiler. Karışımları hazırladıktan sonra bir süre beklediler ve sonunda kristallerin oluştuğunu gördüler. Parlak renkleri ve geometrik şekilleriyle kristaller, onları büyüledi.
Deneyin ardından, "Patlayan Volkan" deneyine geçtiler. Deney için gerekli malzemeleri topladılar ve volkanı yapmaya başladılar. Biraz kum, biraz soda ve biraz da sirkeyle birlikte, küçük bir volkan yaptılar. Sirkeyi eklediklerinde volkanın tepeden köpürmeye başlaması, onları çok heyecanlandırdı. Volkanın lav gibi köpüren iç kısmı, onların hayal güçlerini harekete geçirdi.
Gece ilerledikçe, odada birkaç deney daha yaptılar. "Parlayan Gece Gökyüzü" adlı deneyde fosforlu boya ve siyah karton kullanarak yıldızları andıran bir manzara oluşturdular. Ardından "Patlayan Balonlar" deneyini gerçekleştirdiler ve renkli balonların patlamasıyla birlikte patlayıcı seslerle eğlendiler.
Deneylerini tamamladıklarında saat çok geç olmuştu. Yorgun ama mutlu bir şekilde seti topladılar ve yataklarına geçtiler. Sabah olunca, hala deneylerin heyecanını yaşayan Can ve Deniz, yeni deneyler yapmaya karar verdiler. Ancak bu sefer sadece setin talimatlarına bağlı kalmayıp kendi deneylerini de yapmaya karar verdiler.
İlk kendi deneyleri, "Sesin Yankılanması" oldu. Odanın bir köşesine büyük bir kutu yerleştirdiler ve içine yankı oluşturmak için çeşitli nesneler koydular. Sonra birlikte ellerini patlatarak kutunun içindeki sesin nasıl yankılandığını gözlemlediler. Ardından "Suyun Hareketi" deneyine geçtiler. Bir bardağın içine su doldurup içine çeşitli nesneler attılar ve suyun nasıl hareket ettiğini gözlemlediler.
Deneylerine devam ettikçe, Can ve Deniz'in bilimsel merakı daha da arttı. Artık sadece deneyler yapmakla kalmayıp çevrelerindeki olayları da merakla gözlemlemeye başladılar. Bahçelerindeki bitkilerin nasıl büyüdüğünü, sokaktaki arabaların nasıl çalıştığını ve gökyüzündeki yıldızların nasıl parladığını öğrenmek istiyorlardı.
Zamanla, Can ve Deniz'in bilimsel keşifleri sadece onların arkadaşlığını değil aynı zamanda hayallerini de besledi. Gelecekte ne olacağını bilemeyen iki genç, bilimin ve merakın onlara neler getireceğini keşfetmek için sabırsızlanıyorlardı. Her yeni deney, onları daha da yakınlaştırıyor ve geleceğe dair umutlarını güçlendiriyordu.
Dedeleri Ahmet Bey'in verdiği bilim seti, Can ve Deniz'in hayatında dönüm noktası olmuştu. Onlar artık sadece bilimle değil aynı zamanda merakla da yaşayan, bilimin sınırlarını zorlayan iki genç bilim insanıydılar. Ve bu macera, henüz yeni başlamıştı.
Arkadaşlarınla Paylaş