Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda küçük, sevimli bir köy varmış. Bu köyde herkesin sevdiği, meraklı bir kız yaşarmış. Adı Aybike’ymiş. Aybike, diğer çocuklardan biraz farklıymış çünkü en büyük tutkusu bilim ve teknolojiymiş. Yıldızları izlemek, gökyüzündeki gezegenleri hayal etmek, maketler yapmak, hatta kendi küçük robotlarını icat etmek onun en sevdiği şeylermiş. Kendi küçük dünyasında kâh bir bilim insanı, kâh bir mucit olurmuş.
Aybike her gün okuldan geldiğinde, küçük laboratuvarına koşar, elindeki kitapları, defterleri açar ve deneyler yaparmış. Bir gün, bilim ve teknoloji fuarının köylerine geleceğini duymuş. Bu haber Aybike’yi çok heyecanlandırmış çünkü bu fuar onun en büyük hayallerinden biriymiş. O akşam annesi ve babasına, “Bu fuara katılmak istiyorum! Kendi projemi sunmak istiyorum!” demiş. Annesi ve babası onun bu isteğini sevinçle karşılamış, “Tabii ki Aybike, neden olmasın? Senin bilim sevgini hep destekliyoruz,” demişler.
Ertesi gün okulda, öğretmenleri Aybike ve arkadaşlarına fuardan bahsetmiş ve herkesin bir proje hazırlayabileceğini anlatmış. Aybike çok heyecanlıymış ama hangi projeyi yapacağına karar veremiyormuş. Bir süre düşündükten sonra, gökyüzünü, yıldızları ve gezegenleri anlatan bir proje yapmaya karar vermiş. “Eğer bir model güneş sistemi yaparsam, gökyüzündeki tüm gezegenleri ve yıldızları arkadaşlarıma gösterebilirim,” diye düşünmüş.
O hafta sonu, Aybike’nin odasında hummalı bir çalışma başlamış. İlk önce güneşi yapmış, ardından gezegenleri tek tek boyamış. Ay, Mars, Venüs, Jüpiter… Hepsi küçük toplardan oluşmuş ama her biri rengarenk ve oldukça gerçekçi görünüyormuş. Aybike, her gezegenin özelliklerini de öğrenmiş. Mars’ın kırmızı olduğunu, Jüpiter’in dev bir gaz kütlesi olduğunu ve Satürn’ün halka sistemi olduğunu öğrenmek ona çok şey katmış. Anne ve babası da ona büyük destek olmuşlar, ihtiyaç duyduğu malzemeleri almışlar ve ona yardım etmişler.
Günler geçtikçe Aybike’nin modeli büyümüş ve daha da güzelleşmiş. Artık projesi neredeyse hazırmış ve sunuma az bir zaman kalmış. Ancak bir sorun varmış; model oldukça büyük olduğu için taşınması zor olacakmış. Aybike bunu fark ettiğinde biraz üzülmüş ama hemen çözüm düşünmeye başlamış. O akşam, yatağında yatarken birden aklına harika bir fikir gelmiş: “Neden kendi küçük teleskobumu yapmıyorum? Böylece herkes uzayı benim gözümden görebilir!” Bu fikir onu yeniden heyecanlandırmış ve ertesi sabah hemen çalışmaya başlamış.
Kendi teleskobunu yapmak için bir sürü araştırma yapmış. Babasının verdiği eski bir dürbünü kullanarak, objektif ve merceklerle nasıl oynayacağını öğrenmiş. Birkaç denemeden sonra sonunda başarılı olmuş. Küçük ama işlevsel bir teleskop yapmış. Artık arkadaşlarına hem güneş sistemini anlatacak hem de onlara gökyüzünü gösterebilecekti.
Fuar günü gelip çattığında, Aybike oldukça heyecanlıymış. Sabah erkenden kalkmış, projesini toparlamış ve ailesiyle birlikte fuara gitmiş. Okulun büyük salonu fuar için hazırlanmış, birçok öğrenci projelerini sergilemek için orada bekliyormuş. Aybike’nin projesi büyük ilgi çekmiş çünkü teleskopuyla herkese gezegenleri ve yıldızları gösterebiliyormuş. Arkadaşları sırayla teleskopla gökyüzüne bakarken Aybike de güneş sistemi hakkında öğrendiklerini anlatıyormuş.
Bir süre sonra, büyük bir kalabalık Aybike’nin etrafında toplanmış. Hatta bazı öğretmenler bile projesine hayran kalmış. Aybike hem projeyi anlatıyor hem de bilim hakkında soruları yanıtlıyormuş. Onun bu bilgisi ve heyecanı herkesi etkilemiş. Fuarın sonunda en çok beğenilen projelerden biri seçilmiş ve Aybike’nin projesi birincilik kazanmış. Bu ödülü almak Aybike için çok anlamlıymış çünkü hayallerine bir adım daha yaklaşmış gibi hissediyormuş.
O gün akşam eve dönerken, Aybike gökyüzüne bakıp yıldızlara bir kez daha hayranlıkla bakmış. “Bilim harika bir şey,” diye düşünmüş. “Daha çok şey öğrenmek, daha çok şey keşfetmek istiyorum!” Ailesi de onun bu azmini gururla izlemiş.
Zaman geçtikçe, Aybike’nin bilime olan tutkusu daha da büyümüş. Her geçen gün yeni şeyler öğrenmeye devam etmiş ve her fırsatta projeler yapmış. Arkadaşları da onun bilim sevgisinden etkilenmiş ve onunla birlikte çalışmaya başlamışlar. Aybike sayesinde bilim, köylerinde en sevilen konulardan biri olmuş. Herkes ona hayranlıkla bakıyor, onun bilgi dolu sohbetlerini dinliyormuş.
Ve böylece Aybike, bilime olan sevgisiyle sadece kendisine değil, çevresindeki herkese ilham olmuş. Onun sayesinde köydeki çocuklar da bilim ve teknolojiye ilgi duymaya başlamışlar. Aybike, büyüdüğünde başarılı bir bilim insanı olmuş ve dünyaya pek çok katkıda bulunmuş.
Gökten üç elma düşmüş; biri Aybike’nin, biri bilim sevdalısı tüm çocukların ve biri de bu masalı okuyan sizlerin başına…
Masal burada mutlu sonla bitmiş ama Aybike’nin bilim dolu maceraları hiç sona ermemiş. Her geçen gün daha çok şey öğrenmeye devam etmiş ve dünyayı keşfetmekten asla vazgeçmemiş.
Arkadaşlarınla Paylaş