Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarında yaşayan Ali adında bir çocuk varmış. Ali, meraklı ve öğrenmeye hevesli bir çocuktu. Onun en büyük hayali, insanlara iyilikler yapabilmek ve Allah'ın yaratılışından gizlediği sırları keşfetmekti. Bir gün Ali, büyük bir kaşifiyeti keşfederse bu hayalini gerçekleştireceğinden emindi. Ali, bir sabah erken saatte uyanarak evden çıktı. Şehrin merkezine gitmek istiyordu çünkü orada bir derviş yaşardı. Derviş, Ali'nin sorularını cevaplandırabileceğini düşünüyordu. Ağaçlar ve çiçekler, Ali'yi yolda karşılıyor ve ona selam veriyordu. Ali de karşılıklı selam vererek doğanın bu güzelliklerine hayranlıkla bakıyordu. Nihayet Ali, dervişin yaşadığı küçük evin önüne geldi. Derviş, Ali'yi sevecen bir şekilde karşıladı ve onu içeriye davet etti. Ali heyecanla, "Sayın Derviş, benim merak ettiğim şeyler var. Allah'ın bize verdiği en büyük armağanlar nelerdir? Ve nasıl daha iyi bir Müslüman olabilirim?" diye sordu. Derviş, gülümseyerek Ali'ye şöyle cevap verdi: "Sevgili Ali, insanlara verilen en büyük armağan, akıl ve imandır. Akıl, doğru düşünmeyi ve öğrenmeyi sağlar. İman ise insanın kalbine huzur ve mutluluk getirir. Bir Müslüman olarak, iyi bir insan olmaktan önce, kötülükten kaçınmalı ve adil olmalısın. Bunun yanı sıra, namaz kılmalı ve Kuran'ı okumalısın." Ali, bu sözleri dikkatlice dinledi. "Peki, Allah'ın yaratılışından gizlenen sırları nasıl keşfedebilirim?" diye sordu. Derviş, Ali'ye bakarak gülümsedi. "Ali, Allah'ın yaratılışındaki sırları keşfetmek için doğayı incelemeli ve düşünmelisin. Çiçeklerin nasıl büyüdüğünü, ağaçların nasıl meyve verdiğini gözlemlemeli ve bunun üzerinde düşünmelisin. Böylece Allah'ın büyüklüğünü daha iyi anlayabilirsin." Ali, bu sözleri akılda tuttu ve teşekkür ederek dervişin evinden ayrıldı. Artık Allah'ın yaratılışındaki sırları keşfetmek için araştırmalara başlayacaktı. Ali, her gün doğadaki bitkileri, hayvanları ve gökyüzündeki yıldızları incelemeye başladı. Hepsinin özel bir amacı olduğunu ve Allah'ın büyük bir sanat eseri olduğunu gördü. Aradan uzun bir zaman geçti. Ali, büyüdü ve yetişkin bir adam oldu. İlahiyat eğitimi alarak din bilimleri üzerine uzmanlaştı. İnsanlara doğru yolu gösterme konusunda büyük bir öğretmen oldu. Ali, her zaman dervişin verdiği tavsiyeyi hatırladı. İbadetlerini aksatmadı ve her daim iyilik için çalıştı. Çünkü Ali, Allah'a olan inancı ve doğaya olan hayranlığı sayesinde Allah'ın yaratılışındaki büyük sırrı keşfetmişti. Ve Ali, insanlara iyilik yaparak ve Allah'ın güzel sırlarını anlatarak hayatına devam etti. Sonu: "Ali'nin Büyük Kaşifiyeti" adlı hikayemizde, Ali'nin merakı ve öğrenmek isteği sayesinde Allah'ın yaratılışındaki büyük sırrı keşfettiği anlatılmaktadır. Ali, doğayı incelemek ve düşünmek suretiyle Allah'ın büyüklüğünü daha iyi anlamış ve insanları yol göstermek için elinden geleni yapmıştır. Bu hikaye, çocuklara iyilik yapmanın ve Allah'ın büyüklüğünü anlamanın önemini vurgulamaktadır.
Arkadaşlarınla Paylaş