Bir zamanlar, yeşillikler içinde, kuş cıvıltılarıyla dolu huzurlu bir köy vardı. Bu köyün adı Doğasever Köyü’ydü. Köy, yemyeşil ormanlarla çevriliydi ve köyün hemen yakınında berrak, masmavi bir göl bulunuyordu. Köylüler, doğaya saygı duyar ve çevreyi korumaya özen gösterirlerdi. Çocuklar da doğayla iç içe büyür, ormanın ve gölün tadını çıkarırdı.
Bu köyde Mert adında, doğayı çok seven bir çocuk yaşardı. Mert altı yaşında, meraklı ve doğayla oynamayı çok seven bir çocuktu. Her sabah uyandığında ilk işi bahçedeki çiçeklere su vermek, kuşlara yem bırakmak ve ormana gidip ağaçların altında oyun oynamak olurdu. En sevdiği yer, büyük meşe ağacının altıydı. Bu meşe ağacı köyün en eski ağacıydı ve köyün sembolü olarak kabul edilirdi. Mert, her gün bu ağacın altında oturur ve doğanın seslerini dinlerdi. Kuşların cıvıltısı, rüzgarın yapraklar arasındaki şarkısı onu her zaman mutlu ederdi.
Bir gün Mert, ormanın derinliklerinde yeni bir maceraya atılmaya karar verdi. Yanına sadece küçük su matarası ve annesinin ona ördüğü yeşil sırt çantasını aldı. Doğayı keşfetmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyordu. Ormanın içlerine doğru ilerledikçe, kuş sesleri daha da azaldı ve etrafı sessizlik kapladı. Mert bu sessizliği garip buldu çünkü orman her zaman canlı ve hareketliydi.
Bir süre sonra Mert, ormanın kenarında büyük bir açıklığa ulaştı. Bu alanda ağaçların yerini büyük boş alanlar almıştı. Eskiden ağaçların olduğu bu alanlarda devasa makineler vardı ve etrafta çok sayıda kesilmiş ağaç gövdesi duruyordu. Mert’in gözleri doldu, kalbi hızla çarpmaya başladı. "Ağaçlar nereye gitmiş? Orman neden bu hale gelmiş?" diye düşündü. Bu manzara onu derinden üzdü. Orman, köyün yaşam kaynağıydı; ağaçlar olmadan ne kuşlar olurdu, ne temiz hava, ne de oyun oynayacak bir yer.
Mert, orada çalışan bir adama yaklaştı ve neden ağaçların kesildiğini sordu. Adam, "Bu ağaçlar fabrikalar için kesiliyor, yeni ürünler yapmak için," dedi. Mert, adamın söylediklerini anlamakta zorlandı ama bir şeyin farkındaydı: Bu doğru değildi. Ağaçların yok edilmesi, hayvanların evlerini kaybetmesi anlamına geliyordu ve doğanın dengesini bozuyordu.
Mert eve döndüğünde, gördüklerini ailesine anlattı. Annesi ve babası da duruma üzüldü, ancak Mert pes etmek istemiyordu. Ağaçları ve ormanı kurtarmak için bir şeyler yapmalıydı. O gece, yatağında yatarken bir plan yaptı. Doğanın korunmasının ne kadar önemli olduğunu herkese anlatacaktı.
Ertesi sabah Mert, köydeki çocukları topladı. Onlara ormanda gördüklerini anlattı ve doğayı korumak için bir şeyler yapmaları gerektiğini söyledi. "Eğer ağaçlarımızı kaybedersek, kuşlar nereye gidecek? Ya temiz hava olmazsa? Biz de oyun oynayamayız, hastalanırız," dedi. Çocuklar Mert’e hak verdiler ve hemen harekete geçmeye karar verdiler.
Mert ve arkadaşları, köydeki tüm yetişkinlere, ağaçların neden bu kadar önemli olduğunu anlatmaya başladılar. Annelerine, babalarına, öğretmenlerine, hatta köyün başkanına kadar herkese ormandaki durumu anlattılar. Bir süre sonra köyde büyük bir toplantı düzenlendi. Köyün ileri gelenleri, ağaçların kesilmesine dur demek için ne yapabileceklerini tartıştılar. Mert ve arkadaşları ise toplantıda "Ağaçları koruyalım!" diye sloganlar attılar.
Toplantının sonunda, köylüler ormanı korumaya karar verdiler. Ağaç kesimini durdurmak için bir dilekçe hazırladılar ve bunu ilgili makamlara gönderdiler. Ayrıca köyde herkesin ağaç dikmesi için bir kampanya başlattılar. Her aile, köyün çevresine en az bir fidan dikmek için söz verdi. Mert ve arkadaşları da bu kampanyanın öncüsü oldular. Her gün ellerine kazma ve kürek alıp, köyün çevresine yeni ağaçlar diktiler. Her yeni ağaç, geleceğe atılan bir adımdı.
Bir gün, köyün yakınındaki fabrika sahipleri köye geldiler. Köylülerin dilekçelerini ve yaptıkları çalışmaları görünce çok şaşırdılar. Köylülerin kararlılığı karşısında fabrikada yeni ürünler üretmek için daha sürdürülebilir yöntemler kullanmaya karar verdiler. Ağaç kesmek yerine, geri dönüştürülebilir malzemeler kullanarak üretim yapacaklardı. Köylüler bu haberle çok mutlu oldular ve ormanın yeniden yeşermesi için daha çok çalışmaya başladılar.
Mert’in ve arkadaşlarının çabaları sayesinde orman yeniden canlandı. Kesilen ağaçların yerine dikilen yeni fidanlar büyüdü, kuşlar geri döndü ve orman yeniden eski haline kavuştu. Mert, büyük meşe ağacının altında otururken gökyüzündeki kuşlara bakıp içinden "Biz kazandık, doğa kazandı," diye düşündü. O günden sonra köyde herkes doğayı daha da fazla korumaya özen gösterdi.
Mert, büyüyünce bir doğa bilimci oldu ve ormanları korumak için projeler geliştirdi. O ve arkadaşları, doğanın korunmasının ne kadar önemli olduğunu herkese anlatmaya devam ettiler. Ve Doğasever Köyü, hep doğayla barış içinde yaşamaya devam etti.
Masal Sonu: Mert ve köy halkı, doğanın ne kadar kıymetli olduğunu anladılar ve ormanın korunması için el birliğiyle çalıştılar. Ağaçlar, kuşlar, hayvanlar ve insanlar hep birlikte mutlu bir yaşam sürdüler.
Arkadaşlarınla Paylaş