Bir zamanlar, Adem ve Fatma adında birbirini çok seven bir çift vardı. Küçük, şirin bir evde yaşıyorlardı. Bu ev, büyük bir bahçenin ortasında yer alıyordu. Bahçelerinde meyve ağaçları, rengârenk çiçekler ve minik bir salıncak vardı. Adem ve Fatma’nın en büyük mutluluğu ise küçük kızları Ela’ydı. Ela, altı yaşındaydı ve her zaman neşeli, sevimli ve meraklı bir çocuktu. Ela’nın parlak gözleri, ailesine olan sevgisini yansıtıyordu.
Adem, çalışkan ve sevecen bir baba; Fatma ise sıcakkanlı ve anlayışlı bir anneydi. Aile, her zaman birbirine destek olur, zorlukları beraber aşardı. Birlikte vakit geçirmeyi çok severlerdi. Sabahları hep birlikte kahvaltı yapar, sonra Adem işe giderken Fatma ve Ela bahçede oyun oynardı. Akşamları ise hep beraber yemek yer, yemekten sonra da güzel bir hikâye zamanı olurdu. Adem her gece Ela’ya bir masal anlatır, Fatma ise yanında oturur ve onları dinlerdi.
Bir gün, Ela bahçede oynarken annesi ve babasının yanına koştu. "Anne, baba, size bir şey sormak istiyorum," dedi Ela. Annesi ve babası, her zaman olduğu gibi kızlarının meraklı sorularını yanıtlamak için sabırsızlanıyordu.
"Tabii ki canım kızım, ne sormak istiyorsun?" dedi annesi Fatma gülümseyerek.
Ela biraz düşündü ve "Mutlu bir aile nasıl olunur? Herkesin mutlu olduğu bir ailede neler yapılır?" diye sordu. Bu soruyu sorması Adem ve Fatma’yı hem şaşırttı hem de çok mutlu etti. Ela, her zaman ailesinin mutlu olmasını istiyordu ve bunu nasıl yapabileceğini öğrenmeye çalışıyordu.
Adem kızına bakarak cevap verdi: "Mutlu bir ailede en önemli şey sevgi ve saygıdır, Ela. Biz birbirimizi çok seviyoruz ve her zaman birbirimize saygı gösteriyoruz. Seninle annenle birlikteyken ne kadar mutlu olduğumu biliyorsun, değil mi?"
Ela başını salladı. "Evet baba, ben de sizinle hep mutlu oluyorum."
Fatma da gülümseyerek ekledi: "Birbirimize yardım etmek, zor zamanlarda birbirimizi desteklemek ve her zaman birbirimizin yanında olmak da çok önemlidir. Sen mesela, bana mutfakta yardım ettiğinde, ya da babana bahçede yardımcı olduğunda biz daha mutlu oluyoruz çünkü birbirimize destek oluyoruz."
Ela, annesi ve babasını dinlerken kafasında bir plan yaptı. O günden sonra, annesi ve babasına daha fazla yardım etmeye karar verdi. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra Ela hemen annesinin yanına giderek: "Anne, bugün sana bahçeyi sulamada yardım edebilir miyim?" diye sordu. Fatma, kızının bu isteği karşısında çok mutlu oldu ve ona kocaman sarıldı. "Tabii ki yardım edebilirsin, canım kızım. Birlikte çalışmak çok eğlenceli olacak."
Ela, bahçede annesiyle çiçekleri sularken kendini çok önemli hissetti. Her bir çiçeğe dikkatlice su döktü ve annesi ona bitkilerin nasıl büyüdüğünü anlattı. Ela, çiçeklerin büyümek için suya ve sevgiye ihtiyaç duyduğunu öğrendi. Bu, ona insanların da tıpkı çiçekler gibi sevgiyle büyüyüp geliştiğini düşündürdü.
Akşam yemeğinden sonra Adem, Ela’ya döndü ve "Bugün bahçede çok güzel işler yapmışsınız, Ela. Annenle birlikte çiçeklere çok iyi bakmışsınız," dedi. Ela, babasının bu sözlerinden sonra kocaman bir gülümsemeyle "Evet baba, anneme yardım ettim. Seninle de yarın bahçede çalışabilir miyiz?" diye sordu.
Adem sevinçle "Tabii ki, küçük yardımcım! Yarın sabah birlikte bahçede yapmamız gereken bazı işler var," dedi. Ertesi gün, Adem ve Ela birlikte bahçede çalışmaya başladılar. Ela babasına çim biçerken yardımcı oldu, taşları düzenledi ve bazı ağaçlara su verdi. Babası ona ağaçların neden güçlü köklere ihtiyacı olduğunu anlattı. Ela, bir ağacın güçlü kökleri olmazsa ayakta duramayacağını ve rüzgârda savrulup devrileceğini öğrendi.
Bütün gün çalıştıktan sonra Adem ve Ela yorgun ama mutlu bir şekilde eve döndüler. Akşam olduğunda, aile hep birlikte oturup sohbet etti. Ela, "Bugün çok yoruldum ama çok mutluyum çünkü hem anneme hem babama yardım ettim," dedi. Annesi ve babası da Ela’nın bu düşünceli davranışları karşısında gururlandılar.
O gece Ela yatağa girdiğinde, aklında birçok düşünce vardı. "Mutlu bir ailede birbirimize yardım etmek ve birbirimizi sevmek ne kadar güzel," diye düşündü. Babasının ona anlattığı gibi, güçlü kökleri olan ağaçlar gibi ailelerin de sevgi ve saygı kökleri olmalıydı. O kökler ne kadar güçlü olursa, aile de o kadar güçlü ve mutlu olurdu.
Ela o gece uyumadan önce dua etti: "Allah’ım, lütfen ailem hep mutlu olsun. Ben her zaman anneme ve babama yardım etmek istiyorum." O günden sonra Ela, her fırsatta ailesine yardım etmeye ve onları mutlu etmeye çalıştı. Annesi mutfakta bir şeyler yaparken onun yanında olur, babası bahçede çalışırken ona yardım ederdi. Ve her seferinde, Adem ve Fatma ona minnetle bakar, Ela’nın ne kadar büyüdüğünü ve olgunlaştığını fark ederdi.
Yıllar geçti, Ela büyüdü ama ailesine olan sevgisi ve yardımlaşma isteği hiç bitmedi. Ailesiyle geçirdiği zamanlar, onun için her zaman en değerli anılar arasında kaldı. Ela, annesi ve babasıyla birlikte sevgi dolu bir evde büyüdü ve onlar sayesinde iyilik yapmanın, yardımsever olmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendi.
Bir gün Ela, annesi ve babasıyla birlikte bahçede otururken babası ona döndü ve dedi ki: "Ela, sen bizim en büyük mutluluğumuzsun. Seninle her şey daha güzel oldu. Senin gibi bir evlada sahip olduğumuz için çok şanslıyız."
Ela gülümseyerek cevap verdi: "Siz bana hep sevgi verdiniz, bana yardım etmeyi öğrettiniz. Sizinle birlikte olmak, benim en büyük mutluluğum."
Ela, Adem ve Fatma, mutlu ve huzurlu bir hayat sürdüler. Aileleri, birbirlerine olan sevgi ve saygı sayesinde her zaman güçlü kaldı. Ela, büyüdükçe de iyiliğin ve yardımseverliğin önemini unutmadan yaşamaya devam etti.
Böylece Adem, Fatma ve Ela, sevgi dolu bir ailenin her zaman mutlu ve huzurlu olabileceğini gösterdiler. Bu aile, iyiliğin ve yardımseverliğin önemini her zaman kalplerinde taşıdılar ve çevrelerindeki insanlara da bunu yaydılar.
Mutlu bir aile olmak, birbirini sevmek ve her zaman destek olmaktan geçerdi. Ve Adem, Fatma ve Ela, bunu çok iyi bilen bir aileydi.
Arkadaşlarınla Paylaş